1. hiçbir yerde, hiçbir yere.
    The book was nowhere to be found: Kitap hiçbir yerde bulunamadı.
    She
    went nowhere, just stayed at home: Hiçbir yere gitmedi, evde kaldı.
  2. no place ile ayni anlama gelir. hiçbir sonuca/amaca/neticeye. That kind of talk will get you
    nowhere: O tarzda konuşmak seni hiçbir sonuca ulaştırmaz.
  3. yokluk, adem.
  4. bilinmezlik, meçhul.
(a) küçük bir yerden, köyden, kasabadan vb.
He came from the nowhere into national fame: Küçük
bir kasabadan gelip millete ün saldı. (b) bilinmeyen bir yerden, birdenbire, ansızın, apansız(ın).
A man came up from nowhere and hit him on the head: Ansızın bir adam çıkıp kafasına vurdu.
sonuca ulaşamamak, başaramamak, başarısızlığa uğramak.
We are getting nowhere = We are not getting
anywhere: Bu işin sonu yok/boşuna uğraşıyoruz/yerinde sayıyoruz.
en yakın yere … mil uzakta, çok uzak, cehennemin dibi.
a lonely island, 2000 miles from nowhere:
en yakın yere 2000 mil uzakta ıssız bir ada.
(a) küçük bir yerden, köyden, kasabadan vb.
He came from the nowhere into national fame: Küçük
bir kasabadan gelip millete ün saldı. (b) bilinmeyen bir yerden, birdenbire, ansızın, apansız(ın).
A man came up from nowhere and hit him on the head: Ansızın bir adam çıkıp kafasına vurdu.
ciddi yenilgiye uğramak Fiil
…'den pek uzak. asla … değil, hiç de … değil.
The bus is nowhere near as dear as the train: Otobüs
asla tren kadar pahalı değildir (Otobüs trenden çok daha ucuzdur).
çok daha az.
He is nowhere near as clever as his brother is: Kardeşi kadar zeki değildir.