1. Fiil (gözenekten) geçmek/sızmak, içine işlemek, nüfuz etmek.
    Water will not permeate this fabric.
  2. Fiil içinden geçmek.
  3. Fiil içine geçip/işleyip/sızıp yayılmak.
    Smoke permeated the house.
  4. Fiil (kendiliğinden) yayılmak, yaygınlaşmak, yaygın hal almak.
    Anger permeated through the crowd. A strong
    desire for political change permeated the country.
halkın arasına nüfuz etmek Fiil