1. İsim özet, hulâsa, icmal (genellikle sözlü).
    He gave me a rundown on everything that had happened while I was away.
  2. İsim önemini yitirme, gerileme.
kötü yatırım
(a) otomobille) çiğnemek, ezmek, (b) peşinden koşup yakalamak.
To run down a fugitive. (c) dikkatle
incelemek/gözden geçirmek. (d) (kurulmadığı için) durmak, işlememek, (e) yermek, kötülemek, aleyhinde söylemek.
He's jalous of your success, that's why he's always running you down. (f) arayıp bulmak/elde etmek, izleyip meydana çıkarmak.
To run down an information/a book. (g) (sağlığı/kuvveti) azalmak, kötüleşmek, (h) (beyzbol) söbelemek.
yorgun, bitkin, bitap, takatsiz.
You need a holiday, you look a bit run-down . Sıfat
cılız, zayıf, hastalıklı. Sıfat
eski, harap, virane, köhne.
a run-down building. Sıfat
(saat) kurulmamış, durmuş. Sıfat