settled

be settled

sabit olmak Fiil

case settled

karara bağlanmış dava

case settled

karara bağlanmış mesele

not settled

ödenmemiş

not yet settled

henüz kesinleşmemiş

when the dust has settled

ortalık yatışınca, kavga/gürültü sona erince.

settled abode

daimi ikametgâh

settled account

tasfiye edilmiş (kapatılmış) hesap

settled account

tanınmış olan hesap bakiyesi

settled account

kapatılmış hesap

settled area

yerleşim bölgesi İsim, İnşaat

settled area

yerleşim yeri İsim, İnşaat

settled area

yerleşim alanı İsim, İnşaat

settled by a means of contract

mukaveleli

settled claim

yerine getirilmiş talep

settled country

yerleşik ülke

settled for account

tasfiye edilmiş hesap

settled income

sağlam gelir

settled income

sabit gelir

settled income

sağlam muntazam gelir

settled insanity

kronik alkolizme dayanan ruh bozukluğu

settled insanity

kronik akıl hastalığı

settled land

miras bakımından belirli şahıslara bırakılan ve üzerinde yalnız intifa hakkının tesisi caiz olan arazi

settled law

herkesçe kabul edilen kanun

settled law

her yerde tanınan kanun

settled market

antrepo yeri

settled opinion

yerleşik fikir

settled opinions

yerleşik fikirler İsim

settled population

yerleşik halk

settled price

sabit fiyat

settled price

tespit edilen fiyat

settled principles

yerleşik prensipler İsim

settled principles

yerleşik prensip biler İsim

settled production

devamlı üretim

settled production

muntazam

settled property

aile malları İsim

settled question

halledilmiş sorun

settled thing

halledilmiş mesele

be settled on a farm

bir çiftlikte oturmak Fiil

be settled out of court

mahkeme dışında çözümlenmek Fiil

have no settled opinions

yerleşik fikirleri olmamak Fiil

have settled opinions

yerleşik fikirleri olmak Fiil

separately settled area

seyrek yerleşme bölgesi

sparsely settled area

dağınık nüfuslu bölge

sparsely settled area

seyrek yerleşme bölgesi