1. fışkır(t)ma(k), püskür(t)me(k), hızla dışarıya atma(k).
  2. heyecanla okumak.
  3. nutuk çeker gibi konuşmak.
  4. rehine koymak.
    to put one's watch up the spout: saatini rehine koymak.
  5. musluk, boru ağzı, meme, emzik.
  6. kasırganın denizden kaldırdığı su sütunu.
  7. rehinci dükkânı.
rehine verilmiş olmak Fiil
kaybolmuş.
sınıf geçmek Fiil
terhis edilmiş
(planları , vb) mahvolmuş
sınıf geçmiş
(a) tamamen yanlış/hatalı.
If you ask me, your figures are completely up the spout . (b) zayi
olmuş, elden çıkmış, mahvolmuş.
That's another ten pounds up the spout. Their lives have gone up the spout . (c)
to be up the spout: başı dertte olmak, büyük zorlukla karşılaşmak.
oluk. İsim
deniz hortumu, denizden/ gölden kasırganın hortum halinde yukarı kaldırdığı su. tornado İsim
su hortumu