1. (sıvıyı/ateşi vb.) karıştırma(k).
    stir the soup/the fire: çorbayı/ateşi karıştırmak.

  2. stir up: harekete geç(ir)me(k).
    stir one's stump
    argo hızlı yürümek, acele etmek.

    I will not stir a foot: Adımımı bir yere atmam.
  3. kımılda(t)ma(k), oyna(t)ma(k).
    Don't stir from here: Buradan kımıldama.
    He would not stir a
    finger to help them: Onlara yardım için parmağını bile oynatmaz.
    He is not stirring yet: Daha yatıyor.
    There is not a breath of air stirring: Yaprak kımıldamıyor; ses soluk yok.
    if you stir, I shoot! kımıldama, vururum/davranma yakarım!
  4. yerini değiştirme(k).
    stir about: etrafta dolaşmak, gezinmek.
  5. tahrik/teşvik etme(k), kışkırtma(k).
    stir someone's pity: birinin merhametini uyandırmak.
    stir
    someone's wrath: birini gazaba getirmek.
  6. heyecanlan(dır)ma(k), canlan(dır)ma(k).
    stir the blood: heyecana gelmek/getirmek.
  7. telâş, gürültü, patırtı, karışıklık, kaynaşma, faaliyet.
    a place full of stir: gürültülü/canlı/hareketli
    bir yer.
    make/create a great stir: ortalığı birbirine katmak/telâşa vermek.
    There is not a stir: Ortalıkta çıt yok.
  8. kodes, hapishane.
(şaka) yürümek, kımıldanmak.
stir your stumps!: yürü! kımılda!
aşırı heyecan uyandırmak Fiil
ülkede siyasi fırtına çıkarmak Fiil
fırtına çıkarmak Fiil
dalaşmak Fiil
ezmek Fiil
kızgın yağda çevire çevire çabucak pişirmek Fiil
olay ya da sorun çıkartmak Fiil
kanı harekete getirmek Fiil
ateşi karıştırmak Fiil
heyecan yaratmak Fiil
kızdırmak Fiil
asabını bozmak Fiil
tahrik etmek Fiil
bulandırmak Fiil
parmaklamak Fiil
ayaklandırmak Fiil
kışkırtmak Fiil
belayı satın almak, başına bela açmak, uyuyan yılanı uyandırmak.
halkı isyana teşvik etmek Fiil
karışıklık yaratmak Fiil
halkı isyana teşvik etmek Fiil
ayağa kaldırmak Fiil
karışıklık çıkarmak Fiil
bela çıkartmak Fiil
altı ay deliğe tıkılmış
parmağını oynatmamak Fiil
(kılını) kıpırdatmamak Fiil
parmağını kıpırdatmamak
imdadına koşmak, yardıma çalışmak.
He was the only one who lifted a finger to save the child.