apprehension

  1. Noun, Criminal Law yakalama
  2. Noun tasalanma, endişe, vehim, korku.
    She felt apprehension for the future of his son: Oğlunun geleceğinden
    endişe duyuyordu.
    to be under some apprehension regarding something: bir şey hakkında endişe/korku duymak.
    I am under no apprehension about … : … hususunda hiç endişe etmiyorum.
  3. Noun anlama, kavrama, anlayış, kavrayış, idrak.
    a clear apprehension of the facts: gerçeklerin açıkça
    anlaşılması.
    to be slow of apprehension: anlayışı kıt olmak.
    a man of dull apprehension: kalınkafalı adam.
  4. Noun bir haberi olduğu gibi (doğruluğunu araştırmaksızın) kabul etme.
  5. Noun (bir konuda) oy, fikir, mütalea.
    The charm of R.H. Karay's works is that, to our apprehension, the
    characters always seem real people: Fikrimizce R.H. Karay'ın eserlerinin hoş tarafı, karakterlerin gerçek kişilere daima benzemesidir.
  6. Noun tutuklama, yakalama, tevkif.
    the apprehension of a suspect: bir sanığın tutuklanması.
halkın zannına göre
çabuk idrak etme kabiliyetine sahip olmak Verb
neden bulmak Verb
korkmak için haklı neden bulmak Verb
endişe uyandırmak Verb
sezme gücü çabuk olma
kavrama gücü çabuk olma
tutuklama emri
gıyabi tutuklama müzekkeresi
yakalama müzekkeresi Noun, Law
birinin güvenliğinden endişe duymak Verb