barrel

  1. fıçı, varil.
  2. barrelful ile ayni anlama gelir. fıçı dolusu: ABD'de 31.5 galon (≈ 119.2 lt.) sıvı veya 105 kuart meyve/sebze.
  3. çok miktarda: dolu dolu, bol bol, bir sürü, küliyetli.
    a barrel of fun: bol bol eğlence.
    a
    barrel of money: çok/külliyetli para.
    a barrel of monkeys: bir sürü maymun.
  4. fıçı gibi/fıçıya benzer kap.
  5. silahın namlusu.
    double barreld: çift namlulu.
    double barreld gun: çifte, av tüfeği.
  6. Machines (tulumbada) piston yuvası, silindir.
  7. (saat balansı gibi) eksen etrafında dönen silindir/çark.
  8. saatin zemberek yuvası.
  9. (dört ayaklı hayvanlarda, özellikle sığır, at vb. de) gövde.
  10. fıçılamak, fıçıya koymak.
  11. çok hızlı gitmek/sürmek.
    He was stopped by police while barreling along the highway.
uzun namlulu silah Noun, Military
çok namlulu roketatar Noun, Military
tonoz
(US) çöp fıçısı
otomatik namlu Noun, Military
(US) çöp varili
çöp varili
bir fıçının içindekilerini tahmin etmek Verb
tüfek namlusu. Noun
baştan başa
tümüyle, bütünüyle, tamamıyla, tamamen, baştanbaşa, olduğu gibi, topu birden, ne var ne yok hepsi, heyeti
umumiyesiyle.
They rejected the proposals, lock, stock and barrel. He sold the factory, lock , stock and barrel.
toptan, tamamıyla, tümü ile, baştanbaşa, ne var ne yok hepsi.
Bu fiyat
dünya standart petrol fiyatına temel teşkil eder
bir varil Suudi Arabistan petrolü ya da uluslararası kabul görmüş başka bir petrole dayalı standart petrol fiyatı
bidon
meşe fıçı Noun, Food-Kitchen
yağ fıçısı
sıkıntılı/müşkül durumda.
have someone over a barrel: müşkül/zor durumda bırakmak, sıkıntılı duruma
düşürmek.
They really had us over a barrel when they foreclosed the mortgage: İpotekli malımızı haczederek bizi gerçekten sıkıntılı duruma düşürdüler.
bir milletvekilinin kendi seçim bölgesi için ayırttığı ödenek.
barut fıçısı
tüfek namlusu
son çareye başvurmak, son meteliğine kadar harcamak.
fiyasko vermek, gülünç düşmek, başarısızlığa uğramak.
Is he the best speaker they could get for the
meeting? This time they've really scraped the bottom of the barrel! 13.
scrape through: güçbela atlatmak, yakayı zor kurtarmak.
scrape through an examination: sınavda güçbela geçmek.
fıçıdan çekmek Verb
perdah silindiri, cilâlama varili. Noun
sürgü, kapı sürgüsü, sürgülü kilit.
varil bombası Noun, Military
fıçı bomba Noun, Military
fıçı yükü
fıçıların oluşturduğu yük
yuvarlak ve yüksek arkalıklı koltuk.
kolluk, yen.
fıçısal biçimyitimi: büyütecin kenarlarına doğru büyütme oranının azalması sonucu görüntü biçimyitimi.
ayak meyhanesi
boru anahtarı (lokma anahtarı , somun anahtarı)
çok para
laterna Music
latarna.
fıçı yazıcı
dönerek uçuş: uçağın eksenine paralel bir eksen etrafında tam bir dönüşü.
(a) yarım silindir şeklinde çatı, (b)
barrel vault/cradle vault/tunnel vault/wagon roof/wagon vault
olarak da bilinir.
mim. beşik-kemer: yarım silindir şeklinde kemer.
boru anahtarı (lokma anahtarı , somun anahtarı)
fırdöndü
hemen nakit istemek Verb
hemen nakit istemek Verb