fumble


  1. fumble for/after/about/around: (el yordamiyle, beceriksizce) aramak, araştırmak, şurasını burasını
    yoklamak.
    to fumble about for something in the dark: karanlıkta el yordamiyle bir şey aramak.
    He fumbled about in his pocket for the ticket.
  2. boş yere çabalamak, nafile uğraşmak,
    mec. kekelemek, kemküm etmek, konuşurken duraklamak, dili
    dolaşmak.
    He's not a good speaker, he often has to fumble for the right word.
  3. Sports elindeki topu beceriksizce düşürme(k), tutamama(k).
  4. becerememek, acemice/baştan savma yapmak, kıvıramamak, yüzüne gözüne bulaştırmak.
    He fumbled the introduction.
  5. el yordamiyle arama/araştırma/ yoklama.
  6. beceriksizlik, becerememe.
  7. kekeleme, (konuşurken) duraklama, dili dolaşma.
ceplerinde anahtar aramak Verb
bir şeyi kurcalamak Verb
bir kilidi açmaya çalışmak Verb
karanlıkta el yordamıyla yürümek Verb
elindeki bir şeyle gayesiz/dalgın oyalanmak, elinde evirip çevirmek, mıncıklamak.