hike

  1. (ormanda, kırda vb.) uzun yol yürümek, uzun yürüyüş yapmak.

  2. hike up: (etek vb.) topla(n)mak, sıyrılmak, yukarı toplanmak/çıkmak.
    My shirt hikes up if I
    don't wear a belt. He hiked himself up onto the platform.

  3. hike up: yukarı çekmek/sıyırmak/kaldırmak.
    to hike up one's socks/trousers. He hiked his son
    up on his shoulders to see the marching soldiers.
  4. (fiyat, ücret, maaş vb.) (ânî/birdenbire) art(ır)mak, yüksel(t)mek.
    The company is going to hike the
    wages. The rents are hiking.
  5. Maritime Traffic yelkenlerinin yan yatmasını önlemek için rüzgâr tarafında eğilmek/sarkmak.
  6. uzun ve çetin yürüyüş.
  7. yükseliş, artış.
faiz arttırmak Verb, Economics
faiz yükseltmek Verb, Economics
faiz arttırmak Verb, Economics
faiz yükseltmek Verb, Economics
harçların yükselmesi
yakacak fiyatı yükselmesi
enflasyon nedeniyle fiyatların fırlayışı
faiz artışı Noun, Economics
faiz arttırımı Noun, Economics
faiz arttırma Noun, Economics
faiz artırımı Banking
faiz arttırımı Banking
fiyat fırlaması
fiyatların yükselmesi
verimlilik artışı
verimlilikle bağıntılı olarak artan ücret
faiz artışı Noun, Economics
faiz arttırımı Noun, Economics
faiz arttırma Noun, Economics
gümrük vergisinin yükseltilmesi
vergi artışı Noun, Taxation-Customs
ücretlerin tırmanışı
enerji ithalinde artış
faiz hadlerinde artış
bilet ücretinin artması