offensive

  1. Noun, Military taarruzi harekat
  2. Noun, Military taarruz
  3. çirkin, iğrenç, tiksinç, tiksindirici, iğrendirici, nahoş, pis.
    Bad eggs have an offensive odor:
    Bozuk yumurtalar pis kokar.
  4. gönül/hatır kırıcı, inciten, rencide eden.
    “Shut up!” is an offensive retort: “Kes sesini!” sözü gönül kırıcıdır.
  5. ayıp.
  6. saldırıcı, saldırgan, saldırı+, taarruz+, taarruzî, tecavüzî.
    offensive movements. offensive weapons.
    offensive war for conquest.
  7. saldırı, taarruz, hücum.
    to launch an offensive: saldırmak, hücuma geçmek.
    An offensive against
    polio was begun when the proper vaccine was developed.
  8. saldırı/hücum vaziyeti, taarruz hareketi/hali/durumu.
    The army took the offensive.
hava saldırısı Noun, Military
savunmalı taarruz
ekonomik saldırı
kara harekatı Noun, Military
büyük saldırı
saldırıya geçmek Verb
barış teklifi
bir taarruzun başında gitmek Verb
taarruza geçmek Verb
saldırıya geçmek Verb
saldırıyı durdurmak Verb
bir saldırıyı durdurmak Verb
saldırı paktı
saldırı ve savunma ittifakı
saldırı ve savunma silahları Noun
kırıcı cevap
saldırgan davranış
taarruzi savunma
taarruzi el bombası Noun
saldırı cihadı Noun, Religion-Faith
saldırgan dil
kırıcı dil
saldırganca harcama (satışları arttırmak için reklam harcamaları yapmak Verb
taarruz harbi
taarruz savaşı
taarruz silahı
kırıcı sözler Noun
birine karşı kırıcı davranmak Verb
ters cevap vermek Verb
kırıcı bir havada
acı konuşmak Verb