pole

  1. Adjective Polonyalı
  2. direk/sırık (dikmek), kazık (çakmak), sırıkla itmek, (fasulye vb.) sırıkla desteklemek.
  3. (at arabasında) ok, atların arasındaki sırık.
  4. Maritime Traffic seren direği.
    under bare poles: (gemi) yelkenler inik olarak.
  5. uzunluk birimi (16.5 kadem ≈ 5 m.).
  6. alan ölçüsü (30.25 yarda kare ≈ 25.3 m2).
  7. Geography eksen ucu, kutup, arzın/kürenin merkezinden geçen eksenin küre yüzeyini deldiği 2 noktadan herbiri.
    North/South
    pole: Kuzey/Güney Eksen-ucu/Kutbu.
  8. Astronomy (bkz: celestial pole ).
  9. Physics ucay, kutup, mıknatıs/batarya kutbu.
  10. birbirne zıt iki ilke/fikir/temayül vb.'den herbiri.
  11. dikkat/ilgi vb.'nin toplandığı nokta.
  12. Biology (a) yumurta veya gözenin simetri ekseninin uçları, (b) göze bölünürken oluşan iğ şeklindeki parçanın uçları.
  13. Physiology sinir gözesinin ucu.
  14. Mathematics ucaysal konaçların baş noktası, orijin, konaçları (0,0) olan nokta.
  15. Noun Polonyalı, Leh.
sırık
leh
bağlama kazığı
anten direği
berber dükkânını gösteren kırmızı-beyaz spiralli döner silindir.
berber dükkânını gösteren kırmızı-beyaz spiralli döner silindir.
uzun avara gönderi.
I wouldn't touch it wit a barge pole (= with a ten foot pole): Aman, istemem,
lüzumu yok/istemem, eksik olsun/ kırk yıl görmesem aramam.
Noun
batarya kutbu
sıkıntıda olmak Verb
sınır kazığı
göksel eksenucu, göksel kutup, gök kutbu: yeryuvarı dönüş ekseninin gökyuvarını kestiği iki noktadan herbiri.
fishing pole Noun
olta çubuğu.
gökada kutbu.
direk
mıknatıssal ucay.
maden direği
negatif kutup tbu
eksi kutup
Kuzey Kutbu, dünyanın en kuzey noktası. Noun, Geography
dünyanın dönüş ekseninin gök küresini kestiği nokta`: Kutup Yıldızından takriben 1° uzaktadır. Noun, Astronomy
miknatis çubuğunun kuzeyi gösteren ucu. Noun
zıt kutup
pozitif kutup tbu
artı kutup
pozitif kutup
elektrik direği Noun, Energy-Resources
mahya hatılı/kirişi.
kayak bastonu. Noun
Güney Kutbu. Noun
telgraf direği.
telgraf direği
telefon direği.
çadır direği
(a) totem heykeli, (b) aşama (sırası), hiyerarşi.
at the top of the educatioanl totem pole: eğitim aşamasının en üstünde.
elini sürmek, dokunmak.
I wouldn't touch that with a ten-foot pole: Ona elimi bile sürmem.
tramvay/troleybüs hattı direği.
birim mıknatıssal ucay, manyetik kutup birimi.
zor durumda
çılgın
karışıklık içinde
kaçık
kafadan kontak
hapı yutmuş
telefon/elektrik direği.
whisker ile ayni anlama gelir. civadra çubuğu.
sırık fasulyesi. Noun
sırıklı çit (yatay sırıklardan yapılan). Noun
savaş çekici, uzun saplı çekiç şeklinde savaş aracı. Noun
koşum atı, arabaya koşulan at. Noun
pole vault(er) Noun
havai hat. Noun
yelken direği. Noun
çekme kutbu
daha iyi görülebilmesi için bir direğin üzerine yerleştirilmiş reklam malzemesi
perakendeci mağazasında
pol pozisyonu Noun, Sports
kutup yıldızı
sırıkla atlama. Noun
sırık atlama
batarya kutbu