(a) kaya gibi sağlam, (b) güvenilir, itimada şayan.
başlık-kaya: petrol, gaz, tuz yatakları üzerindeki su geçirmez kaya tabakası.
Noun
peribacası
Noun, Geography
maden cevherini çevreleyen kaya.
Noun
kovboy ve rok müziği.
Noun
sert kaya/maden damarı: yalnız matkapla/dinamitle parçalanabilen maden cevheri.
hard rock miners.
kuvvetli kimse, çetin ceviz.
çok hünerli uçak pilotu.
Noun
toprak-kaya: yeryüzünde katı kaya tabakasının üstünde toprakla karışık kaya parçacıkları.
Noun
aydan alınmış kaya örneği
mantarkaya
Noun, Geography
punk ile ayni anlama gelir. hipi müziği, 1970'lerde yayılan çok gürültülü, hareketli rok müziği.
yavaşlatılmış sallan-yuvarlan dans müzıği.
Noun
peri bacası
Noun, Geography
ayrışmış kaya
Noun, Geology
aile hayatını idare etmek
Verb
sallan yuvarlan müziği ve dansı
meyvalı ve şekerli viski (hazır içki)
Noun
kayabalığı, kaya levreği
(Ambloplites rupestris): ayıbalığı familyasından bir tatlısu balığı (ABD'de bulunur).
Noun
dip, taban, en alt düzey.
Prices hit rock bottom: Fiyatlar en alt düzeye indi.
Noun
kaya eğreltisi
(Pellaea)
Noun
kaya mezgiti
(Sebastodes mystinus): Doğu Pasifik kıyılarında bulunan bir tür balık
Noun
kaya kornişi: korniş ve beyaz plimut melezi ufak bir tavuk cinsi
Noun
neceftaşı, renksiz saydam kuartz
Noun
kaya güvercini
(Columba livia): evcil güvercinlerin atası yabani güvercin
Noun
kaya tozu: buzullarla ufalıp tozlaşan kaya.
glacier meal ile ayni anlama gelir.
Noun
kaya çiçeği
(Crossosoma): GB ABD'nin kurak yerlerinde yetişen yabani funda.
Noun
kayalık bahçe, taş yığınından yapılmış çiçeklik, taşlar ve kayalarla süslenmiş bahçe.
Noun
hortum kayası
Noun, Zoology
benekli kaya levreği
(Epinephelus adscensionis). Antil adaları kıyılarında avlanır.
Noun
güvenlik içinde olmak
Verb
şekerli akçaağaç
(Acer saccharum): özsuyundan pekmez gibi bir şurup yapılır.
Noun
kumlu buzulsu: ince kaya parçaları taşıyan buzulsu.
Noun
kaya sıvacı kuşu
(Sitta neumayer): sırtı gri-mavi, karnı ak, kanatları kahverengi ötücü kuş (Avrupa, Önasya).
Noun
kınalı keklik, kırmızı keklik
(Alectoris graeca).
kaya güvercini
(Columba livia): evcil güvercinlerin atası yabani güvercin
Noun
dağ çiçeği, dağ bitkisi.
Noun
kar tavuğu
(Lagopus mutus).
Noun
kaya pitonu
(Python sebae). Boyu 8 m. sıcak ülke sürüngeni.
Noun
pika ile ayni anlama gelir. ıslıklı tavşan
(Ochotonidae): K. Amerika ve Asyada yaşayan tavşana benzer memeli hayvan.
kaya koruğu
Noun, Plant Species
kayakoruğu
Noun, Plant Species
kayalık serçesi
(Petronia petronia).
kaya sincabı
(Citellus variegatus): B ABD ve Meksikada kayalık yerlerde yaşayan kara başlı boz sincap.
Noun
hiç yoktan zorluk/ mesele çıkarmak, çıngar çıkarmak, işleri bozmak, oyun bozanlık etmek.
ortalığı karıştırmak, telâşa/velveleye vermek, zorluk/müşkilât çıkarmak, birliği/beraberliği sarsmak.
hisse senedi piyasasını temelinden sarsmak
Verb
kaya ardıcı
(Monticola saxatilis): Akdeniz yöresi ve B. Asyada bulunan sırtı ak, karnı-başı mavi
ötücü kuş. Dişisi kahverengi alacalıdır.
Noun
kaya likeni
(Umbilicaria).
Noun
kaya kangurusu
(Petrogale penicillata).
Noun
asbest.
mineral wool ile ayni anlama gelir.
Noun
sallan-yuvarlan: hareketli bir dans müziği.
sallan-yuvarlan müziğini çalmak, bu müzikle dans etmek.
sallan-yuvarlan müziğini yazan/çalan, bu müzik ve dansın hayranı.
bir politikacıyı karalamak amacıyla söylenen yalan
bir işin temelini atmak
Verb