sea

  1. Noun deniz.
    arm of the sea: körfez.
    by sea and land: hem denizden hem karadan.
    by the sea:
    deniz kenarında.
    inland sea: içdeniz.
    the seven seas: yedi deniz, bütün denizler.
  2. Noun derya, umman, okyanus.
    the high/open sea(s): açık deniz, engin denizler.
    on the high seas:
    açık denizlerde, okyanusta, enginlerde.
  3. Noun büyük dalga(lar).
    a heavy sea: kaba dalga, fırtınalı deniz.
    The heavy seas almost drowned us.

    beam sea: yandan gelen dalgalar.
    following sea: arkadan gelen dalgalar.
    head sea: önden gelen dalgalar.
  4. Noun fırtınalı deniz.
  5. Noun sayısız/muazzam şey, kalabalık, vb.
    a sea of faces: insan kalabalığı.
  6. Noun denizcilik.
    The sea is a hard life for a man.
  7. Adjective deniz+
    . sea anchor: açık deniz çapası/demiri. sea
    anemone
    zool. deniz şakayığı

    (Epiactis prolifera).
    sea bag: denizci çantası.
    sea bass: levrek balığı
    (Serranidae).
    seabed: deniz tabanı.
    sea bird = sea fowl: martı, denizkuşu.
    sea biscuit = sea bread: peksimet.
    sea bream: (a) izmarit
    (Pagellus centrodontus), (b) çipura
    (Aurata aurata).
    sea breeze: meltem, imbat, denizden esen yel.
    sea calf: ayıbalığı.
    sea captain: kaptan, süvari.
    sea change: (a) ânî değişme, gelişme, ilerleme, (b) denizin sebep olduğu değişiklik.
    sea chest: gemici sandığı.
    sea cow: (a) deniz ineği, deniz ayısı, (b)
    esk. (bkz: hippopotamus. sea cradle ) (bkz: chiton ) (2).
    sea cucumber: deniz hıyarı
    (Holothuroidea).
    sea dog: (a) deniz kurdu, eski/kurt denizci, (b) fok balığı.
    seadog (bkz: fogbow. sea dragon ): yırtmaçlı balık.
    sea duck: deniz ördeği.
    sea eagle: deniz kartalı
    (Haliaetus).
    sea ear (bkz: abalone. sea elephant ): deniz fili, en iri cins ayıbalığı.
    sea fan: deniz yelpazesi
    (Gorgonia flabellum).
    sea fight: deniz savaşı.
    sea foam: (a) deniz köpüğü, (b) lületaşı.
    sea front: kıyı, sahil, yalıboyu.
    sea green: deniz yeşili: açık-mavimsi yeşil renk.
    sea-green: deniz yeşili renginde.
    sea gull: martı.
    sea hog (bkz: porpoise. sea holly ) (bkz: eryngo. sea horse ): (a) deniz aygırı
    (Hippocampus hudsonius), (b) yarı at yarı balık efsanevî hayvan, (c) (bkz: walrus. sea kale ): deniz lâhanası
    (Crambe maritima).
    sea king: korsan kralı (Ortaçağlarda Avrupa kıyılarını talan eden korsanların başı.
    sea lavender: deniz lâvantası
    (Limonium).
    sea lawyer
    den. argo âsi gemici, verilen emirleri daima tenkit eden gemici.
    sea legs: fırtınalı havalarda gemide dengeli yürüyebilme kabiliyeti.
    On the third day of the cruise, he found his sea legs.
    sea lettuce: deniz marulu
    (Ulva).
    sea level: deniz seviyesi/düzeci.
    sea lily: deniz lâlesi
    (Crinoidea).
    sea lion: büyük ayıbalığı
    (Zalophus californicus).
    sea lungwort: ciğerotu
    (Mertensia maritima).
    sea mew: martı
    (Larus canus).
    sea moss: deniz yosunu.
    sea mouse: deniz sıçanı
    (Aphrodite).
    sea nettle: deniz ısırganı.
    sea onion: adasoğanı
    (Urginea maritima).
    sea ooze: okyanus dibinde bulunan kemiksi çökelti.
    sea otter: deniz samuru
    (Enhydra lutris).
    sea pen: deniz kalemi, bir tür sölentere
    (Pennatula).
    sea power: (a) donanması güçlü devlet, (b) deniz kuvveti.
    sea purse: köpekbalığı yumurtasının sert kabuğu.
    sea raven: deniz kuzgunu
    (Hemitripterus americanus). K. Atlantikte yaşayan iri bir balık.
    sea robin: kırlangıç balığı
    (Prionotus evolans).
    sea room: açık deniz, denizde kolay manevra alanı, geminin kolayca manevra yapabileceği alan.
    sea rover: korsan, korsan gemisi.
    sea salt: deniz tuzu.
    sea serpent: deniz yılanı, efsanevî deniz ejderhası.
    sea shell: deniz kabuğu, istiridye kabuğu.
    sea slug
    bk.: nudibranch. sea snake: deniz yılanı
    (Hydrophidae).
    sea squirt: su püskürtücü, rahatsız edilince su püskürten gömlekli deniz hayvanı.
    sea tangle: su yosunu
    (Laminaria).
    sea trout: deniz alabalığı
    (Salmo trutta).
    sea urchin: deniz kestanesi
    (Echinoidea).
    sea valve (bkz: seacock. sea wall ): deniz seddi/duvarı.
    sea-walled: deniz setleriyle korunmuş.
    sea walnut: yuvarlak denizanası.
    sea wolf: (a) deniz levreği vb. gibi birkaç çeşit yırtıcı balık ), (bkz: (b) korsan.
    sea wrack: yüzen deniz yosunu.
denize karşı dayanıklı olmak Verb
Güneydoğu Asya Noun, Place Names
Deniz ve kıyı sularında yük taşımacılığı (NACE kodu: 50.2) Noun, Trades-Professions
Deniz ve kıyı sularında yük taşımacılığı (NACE kodu: 50.20) Noun, Trades-Professions
Deniz ve kıyı sularında yolcu taşımacılığı (NACE kodu: 50.1) Noun, Trades-Professions
Deniz ve kıyı sularında yolcu taşımacılığı (NACE kodu: 50.10) Noun, Trades-Professions
deniz tavşanı Noun, Zoology
kırlangıç Noun, Zoology
kırlangıç balığı Noun, Zoology
sakin deniz
deniz kazası
deniz kazaları Noun
(a) denizde, okyanusta, ummanda, (b) şaşırmış, şaşkına dönmüş, apışıp kalmış.
Completely at sea as
to how to answer the question.
cenazesi denize verilmek Verb
denize açılmak Verb
deniz aşırı
denizaşırı
kıyıda oturan
denizin dibi
denizin kolu
cesedi denize atma
denizde ölen kişinin naaşını denize vermek Verb
deniz yoluyla Adverb, Maritime Traffic
denizde zapt etme
deniz nakliyatı
deniz faciası
iç deniz
gemilerin çarpışması
deniz yoluyla bağlantı
deniz yoluyla bağlantısı
denizyoluyla nakliyat
avarya
deniz üzerindeki tehlikeler Noun
açık deniz
denize dökülmek Verb
karşı dalga: tam geminin karşısından vuran dalga. Noun
dalgalı deniz
fırtınalı deniz
dalgalı deniz
engin, açık deniz, karasularından 3 mil veya daha fazla uzaklıktaki sular. Noun

high seas: (a) deniz ve okyanusların açık/engelsiz kısmı, (b)
huk. denizcilik yasalarının
geçerli olduğu deniz yüzeyi.
Noun
açık denizde
iç deniz
içdeniz
kapalı deniz
azgın deniz
deniz üstünlüğünü elde tutmak Verb
denize inmek Verb
iç deniz
denizde kayıp
açık deniz
tehlikeli deniz
noter mühürü
alarga Maritime Traffic
açık deniz
engin
deniz hâkimiyeti
buz denizi
denize çıkmaya hazır
denize açılmaya hazır
deniz yoluyla göndermek Verb
deniz yoluyla sevkıyat
kıyı denizi
kara suları Noun
deniz yolculuğu yapmak Verb
deniz seyahati yapmak Verb
deniz riskleri Noun
denizden ulaşım
deniz kazası
deniz havası Noun
deniz demiri
anemone ile ayni anlama gelir. deniz şakayığı, deniz inciri.
deniz börülcesi Noun, Plant Species
deniz üssü
levrek
denize girmek Verb
deniz de kaptanın gemi adamını cezalandırması
denizde kaptanın gemi adamını cezalandırması
deniz börülcesi Noun, Plant Species
deniz kuşu
denizde meydana gelmiş
deniz yoluyla taşınmış
denizaşırı ticaret
deniz yoluyla taşınan mallar Noun
denizaşırı ticaret
deniz dibi Noun, Maritime Traffic
sargos
sinarit Noun, Zoology
izmaritgiller
(Sparidae), karagöz balığı
(Sargus), sarıgöz
(Cantharus lineatus)
sarpa
(Padentus centrodontus).
denizden esen rüzgâr
meltem
imbat
savaşta tarafsız bir gemiye dış sular seferi için verilen gümrük belgesi
savaş esnasında gemiye verilen taşıma izni
benekli fok/ayıbalığı
(Phoca vitulina): K. Amerika ve Avrupa kıyılarında bulunan küçük, benekli bir tür ayıbalığı. Noun
süvari
kaptan
büyük değişiklik
yalı
deniz musluğu
deniz hasarı
avarya
avarya
denizde hasara uğramış
benekli fok/ayıbalığı
(Phoca vitulina): K. Amerika ve Avrupa kıyılarında bulunan küçük, benekli bir tür ayıbalığı. Noun
kaya koruğu Noun, Plant Species
kayakoruğu Noun, Plant Species
deniz savaşı
deniz muharebesi Noun
açık deniz balıkçılığı
sahil sisi
deniz ürünleri Noun, Aquaculture
gemi yükü
sahil
deniz cephesi
kıyı
deniz sınırı
deniz yeşili Adjective
martı
körfez
koy
deniz sigortası Noun
deniz yolculuğu
yabanî lâhana
(Crambe maritime).
bofabalığı Noun, Zoology
deniz yolu
deniz ticaret kanunları Noun
safsatacı ve daima kusur bulan gemici
sallanan bir geminin güvertesinde yürüyebilme yeteneği
savaş esnasında gemiye verilen bayrak taşıma izni
savaşta tarafsız bir gemiye dış sular seferi için verilen gümrük belgesi
deniz seviyesi Noun, Geography
deniz aslanı Zoology
jurnal
seferde tutulan seyir defteri
gemi adamı
denizeri
gemici
gemi adamı cüzdanı
denizcinin eşyası Noun
ihtiyati haciz
deniz adamlarının (ücretlerinden) alacaklarından dolayı gemi ve navlun üzerine koydukları tedbir
deniz mili
zargana
deniz yolculuğu talimatı
deniz yolculuğuna uygun ambalaj yapılmış
savaşta tarafsız gemiye verilen belge
gemi seyrüsefer izni
benekli levrek Noun, Zoology
deniz tehlikeleri Noun
deniz kirliliği Noun, Maritime Traffic
açık deniz limanı
deniz gücü
donanması güçlü devlet
deniz raporu
deniz raporu
deniz riskleri Noun
(US) denizyolu
korsan
deniz sahası Noun
manevra sahası Noun
denizyolu
deniz yolu
korsan
korsan gemisi
yaka
deniz tutması
geminin seferini yapabilmesi için aldığı kumanya ve gereçler
deniz üstünlüğü
deniz trafiği
vagon gemisi, yüklü demiryolu vagonlarını taşıyan gemi. Noun
deniz taşımacılığı Noun, Maritime Traffic
denizyolu nakliyatı
deniz taşımacılığı Noun, Maritime Traffic
seyir tecrübesi Noun
deniz alası Noun, Zoology
urchin ile ayni anlama gelir. deniz kirpisi.
kıyı seti
sahil duvarı
rıhtım
deniz savaşı
deniz vardiyası Noun
deniz suyu
hububat taşıması için sözleşme imzalanmış bir geminin kiralayanın izniyle başka yük de taşıyabilmesine izin veren sözleşme
denizcilik kulübü
deniz hukuku konusunda müzakere
deniz suyunun sebep olduğu zarar ziyan
açık deniz balıkçılığı
derin su iskandil halatı
açık deniz araştırması
açık deniz gemisi

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. bk. sia