hava hızı: uçağın havaya göre bağıl hızı. groundseed.
Noun
son süratle, olanca hızıyla, çarçabuk.
at half speed: yarım hızla;
den. yarım yolla.
with all speed: bütün hızıyla.
son süratle, olanca hızıyla, çarçabuk.
at half speed: yarım hızla;
den. yarım yolla.
with all speed: bütün hızıyla.
ok hızıyla köşeyi almak
Verb
dönüşül hız: dönen bir dingilin dinamik kararlıgını kaybedip tehlikeli titreşimlere başladığı hız.
Noun
seyir hızı
Noun, Transport
tasarım hızı
Noun, Transport
yürüyüş hızında araba sürmek
Verb
motor devri
Noun, Transport
film duyarlılığı
Noun, Cinema
son hız, azamî sürat.
Noun
tam hız/sürat, normal geçiş hızı.
Noun, Maritime Traffic
son hızla/süratle, olanca hızı ile.
to move full speed ahead.
Noun
güle güle, selametle, iyi yolculuklar, yolun açık olsun, uğurlar ola! (Seyahate/yolculuğa çıkan kimseye söylenen iyi dilek sözü).
Exclamation
yere göre hız
Noun, Aviation
rölanti devri
Noun, Transport
belli bir hızla gitmek
Verb
azami tasarım hızı
Noun, Transport
azami hız
Noun, Transport
soruları yanıtlamaya hazır
son ayrıntılara kadar bilen
şimşek/yıldırım gibi, şaşırtıcı bir hızla.
(telefon) acele çevirme sistemi
sürücülerin hızını kontrol eden polis
sürücülerin hızıni kontrol eden polis
bir yoldan aşağı hızla gitmek
Verb
yokuş aşağı hızla inmek
Verb
(Br) ekspresle gönderilen eşya
(Br) ekspresle gönderilen mallar
Noun
mahkeme formalitelerini çabuklaştırmak
Verb
hız sınırlayıcı
Noun, Transport
sürat pateni
Noun, Sports
üretimi hızlandırmak
Verb
hızlı sürenlere polis tuzağı.
teslimatı hızlandırmak
Verb
üretimi hızlandırmak
Verb
sürat sınırını aşmak
Verb
vergi tahsilatının hızlandırılması