spot

  1. benek, nokta, leke,
    There are spots on the sun: Güneş üzerinde lekeler vardır.
    blue tie with
    red spots: kırmızı benekli mavi kravat.
    blind spot: kör nokta.
  2. ayıp, leke, kir, kusur.
  3. ergenlik, sivilce.
  4. yer, mevki, mahal.
    I was standing on the very spot: Tam orada duruyordum.
  5. spot announcement ile ayni anlama gelir. (radyo/TV) reklam ilân.
  6. bir dizideki sıra/yer.
    You have the second spot on the program: Programda ikinci sıradasın.
  7. (a) iskambil ve zar üzerinde sayıyı gösteren işaret/nokta), (b) sayısı 2-10 arasındaki iskambil kâğıdı.

    the ten spot of spades: maçanın onlusu.
  8. kâğıt para, banknot.
    a five-spot: beşlik banknot.
  9. spot illustration ile ayni anlama gelir. izahlı küçük resim.
  10. az bir miktar, bir yudum.
    a spot of tea.
  11. Zoology gölge balığı
    (Leiostomus xanthurus).
  12. (bkz: spotlight ) (1).
  13. lekele(n)mek, benekle(n)mek, benek/leke bırakmak.
  14. tanımak, farketmek, görmek, mimlemek, nişan koymak.
  15. (bir yere) koymak, yerleştirmek.
    to spot a billiard ball.
  16. yer yer dağıtmak, serpmek, saçmak.
  17. Military nişangâh düzeltimi için merminin hedefe vurduğu noktaya bakmak.
  18. jimnastikte bir yerini incitmemesi için oyuncuya mukayyet olmak.
  19. hemen/derhal yapılan/ödenen/verilen vb.
    a spot sale.
patronuyla arası gergin olmak Verb
itibarı zedelenmemiş olmak Verb
parmağını hassas noktaya basmak Verb
parmağını birinin zayıf noktasına basmak Verb
can damarına basmak Verb
damarına basmak Verb
hemen gelmek Verb
minicik el feneri.
(a) (yüzdeki) ben, (b) en güzel (manzaralı) yer.
patch ile ayni anlama gelir. yapıştırma ben, eskiden kadınların süs için yüzlerine yapıştırdıkları ufak siyah ipek parçası.
vücutta kara noktaların belirmesiyle ortaya çıkan bir hastalık
tehlikeli ve belalı bir yer
kör nokta: retinada görme sinirlerinin gözden ayrıldığı ışığa duyarsız nokta. Noun, Anatomy
cehalet, bilgisizlik: bir kimsenin habersiz, bilgisiz veya peşin hükümlü olduğu konu/alan.
She has
a blind spot where new scientific developments are concerned.
Noun
radyo işaretlerinin pek zayıf olduğu bölge. Noun

dead spot ile ayni anlama gelir. salon, stadyum vb.'de görüş ve duyuşun pek fena olduğu yer. Noun
kör nokta Noun, Automotive
armağan reklam (bedelsiz yapılan reklam)
başarı noktası Noun
ölü gömülen yer
meşhur yer
bir ürünün ya da hizmetin başka bir ürün ya da hizmetle kıyaslandığı radyo ya da televizyon reklamı
tehlikeli nokta
namus lekesi
blind spot ile ayni anlama gelir. salon, stadyum vb.'de görüş ve duyuşun pek fena olduğu yer.
eğlence mahalli
gözde yer
(US) önemli nokta
esas sorun
tatil yeri
ücra bir köşede
zor durumda
yaprak lekesi: yapraklarda yuvarlak biçimde soluk renkli benekler oluşturan hastalık. Noun
ıssız yer
yerel temsilci
gece lokali
bir yıllık hapis cezası
(borsa) repor işlemi
hemen nakit ödemek Verb
penaltı noktası Noun, Football
deride kanayan nokta. Noun
veba/tehlikeli salgın hastalık bölgesi. Noun
isyan/karışıklık bölgesi. Noun
lokal
morluk
radyo spot reklamı
kızartı
halka-benek: halka şeklinde sarı/morumsu lekeler şeklinde görülen bitki hastalığı. Noun
mahallinde satış
köşe
gölgelik
zaaf, zayıf nokta. Noun
aşırı sevgi/şefkat, sevgi zaafı. Noun
hassas/nazik nokta.
have a soft spot for someone.: birine karşı zaafı olmak.
touch a soft spot:
hassas noktaya dokunmak.
bamteli
televizyon reklam spotu
(US) 10 dolarlık kâğıt para
zayıf nokta
bityeniği
varta
tehlikeli nokta
en yüksek nokta
en hassas noktaya basmak Verb
zayıf noktasına dokunmak Verb
gergin durum
nazik vaziyet
sık sık arızalanan kısım
sıkıntı veren yer
(US) (iskambil) ikili
(US) önemsiz kimse
(US) iki dolarlık kâğıt para
(US) tatil geçirme yeri
sarı benek, gözbebeğinin arkasında retina üzerindeki küçük sarı nokta, en keskin görüş noktası. Noun
bir suçluyu bulmak Verb
bir suçlunun izini bulmak Verb
suçlunun izini bulmak Verb
yük vagonunu yükleme yerine yöneltmek Verb
(US) yük vagonunu boşaltma yerine götürmek Verb
anında yardım
reklam spotu
spot ile ayni anlama gelir. (radyo/TV) reklam ilân.
haber verilmeden yapılan denetim
siyah benekli beyaz bilye.
peşin pazarlık
reklam spotu yayını
peşin muamele simsarı
peşin muamele
peşin para.
rastgele yapılan kontrol/tahkikat/soruşturma.
rastgele örnek alarak kontrol sistemi
peşin ödeme şartları Noun
peşin muamele sözleşmesi
olay yerinden yayın
anında teslim anlaşması
spot teslim
anında teslim
en yakın teslim ayı
kolay lekelemek Verb
anında teslim amacıyla alınan ve satılan dövizler
telgrafla transfer kuru
derhal teslim döviz alımı ve satımı
döviz peşin alım satımı
kısa reklam filmi
nakit karşılığı derhal satış yapan şirket
peşin muamelede kullanılan döviz
spot vadeli teslim farklılıkları Noun
anında teslim için hazır bulunan mallar Noun
hemen teslim mallar Noun
hemen teslim edilebilen mallar Noun
spot ile ayni anlama gelir. izahlı küçük resim.
spot lamba
spot kredi
nakit piyasası (alıcının , hemen ya da mallara sahip olma hakkını veren belgeleri alır almaz ödemede
bulunması koşuluyla yapılan işlem piyasası
peşin piyasa
spot piyasa
yerel gereksinimler Noun
spot haber
spot haber (çok yeni haber , geçici olarak piyasayı etkileyebilecek çok yeni haber
(US) memleket için haberler röportajcısı
mahal
yerinde teklif
anında teslim edilecek koliler Noun
peşin ödeme
peşin fiyat
spot fiyat
spot fiyat (hemen teslim fiyatı
peşin ödeme ile yapılan satın alma
peşin ödeme ile yapılan alım
peşin ödeme fiyatları Noun
telgrafla transfer kuru
yerindeki fiyat
ekspres ile gönderme yük ücret tarifesi
peşin satış
spot stok (satışa hazır mal stoku
spot stok
peşin şartlarla
rastgele alınan örnekle yapılan test
peşin ve anında teslim şartıyla yapılan muamele
(US) peşin ve anında teslim şartıyla yapılan muamele
efektif işlem
vadesiz işlem
spot işlem
peşin muamele
peşin muameleler Noun
anında transfer
nokta kaynağı.
punta kaynak
az bir miktar
uçan nokta tarayıcı
bir alana tarama yapmak için hareketli ışık noktası sağlayan aygıttır
optiksel karakter tanımada
spot döviz piyasa işlemleri Noun
spot döviz işlemleri Noun
ortalama spot kuru
(borsa) anında teslim şartıyla satmak Verb
  1. Noun spotlight
  2. Noun downlight
quickie Advertising
(US) spot announcement
spot announcement
television spot
spot price
cash price
dead bargain
spot news
spot transaction
spot loan
spot light
cash market
to sell on a spot basis Verb
spot market
spot stock
spot delivery
spot forward differentials Noun
radio spot

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Özellikle tiyatro ve sinemalarda dikkati bir ... yerleştirilen aydınlatma, ışıklandırma lambası