sympathy

  1. duygudaşlık, anlayış gösterme, halden/dertten anlama, başkasının duygularını/dertlerini paylaşma, dert
    ortaklığı, sempati, şefkat.
    be in(out of) sympathy with … : … ile aynı duygu ve düşüncede olmak (olmamak).
    I have no sympathy for him: Ona hiç acımam.
    feel sympathy: sevgi/şefkat duymak.
  2. duygu ve yaratılış uygunluğu, âhenk, anlaşma.
    in sympathy with: …'e uygun olarak, … ile birlikte.

    The price of gold has risen in sympathy with rising costs around the world: Dünyadaki fiyat artışlarına uygun olarak altın fiyatları yükseldi.
  3. onaylama, doğru bulma, uygun görme, tasvip etme, taraftarlık.
    He viewed the plan with sympathy and
    publicly backed it: Planı uygun gördü ve açıkça destekledi.
  4. Medicine etki, tesir, organların birbirine etkisi.
  5. cisimlerde birbiri ile birleşme veya birbirini etkileme eğilimi.
    string that vibrates in sympathy: etki ile titreşen tel.
  6. başsağlığı, taziye.
    Accept my deep sympathy: Yürekten başsağlığı dilerim(=Derin taziyelerimi sunarım).
    8
    sympathy strike: sempati grevi, başka bir işçi grubunun grevini desteklemek için girişilen grev.
acınacak durumda olmak Verb
sempati duyduğunu belli etmek Verb
yakınlık göstermek Verb
sempati duyduğunu göstermek Verb
taziyede bulunma
başsağlığı dileme
(kendi işverenleri ile ihtilafı olmayan , ancak greve giden başka çalışanları desteklemek için grev yapmak Verb
işverenleri ile ihtilafı olmayıp greve giden başka çalışanları desteklemek Verb
greve destek vermek Verb, Employment
dayanışma grevi yapmak Verb
greve destek vermek Verb, Employment
destek grevi Noun, Employment
dayanışma grevi
yakınlık duymak Verb
birine açılmak Verb