tight

  1. sıkı.
    a tight knot.
  2. gergin, sıkı gerilmiş.
    a tight rope.
  3. dar.
    a tight collar. tight shoes.
  4. sıkışık, sıkışmış.
    be in a tight situation. This drawer is so tight I can't open it.
  5. akmaz, sızmaz, su geç(ir)mez.
    a good tight roof. a tight boat.
  6. özlü, kısa, veciz.
    a tight style of writing.
  7. sıkı, sert, ciddî, müsamahasız.
    his tight control of the company.
  8. dar zamana sığdırılmış, sıkışık, ucu ucuna.
    a tight schedule.
  9. başabaş giden, birbirine çok yakın.
    a tight race.
  10. cimri, hasis, eli sıkı.
  11. sarhoş.
    to be tight: sarhoş olmak.
  12. zor, müşkül.
    a tight corner: zor/sıkışık durum.
    be in a tight corner: zor bir durumda bulunmak.
  13. kesat, tedariki güç, kıt.
    money is tight just now: bu günlerde para kıt.
  14. (a) derli toplu, düzenli, tertipli, (b) düzgün/muntazam yapılmış.
  15. yetenekli, kabiliyetli, ehil, hünerli.
  16. (dokuma vb.) sık.
  17. (viraj, dönemeç vb.) keskin.
  18. mütenasip, (hatları/endamı) düzgün, biçimli.

  19. tightly ile ayni anlama gelir. sıkıca, sımsıkı, kıskıvrak.
    hold sth tight: birşeyi sımsıkı
    tutmak.
    She held her child tight in her arms.
    to fit tight: (bedene) sımsıkı oturmak.
    Her dress fits tight .
    sleep tight: deliksiz uyku uyumak, derin uykuya dalmak.
prensiplerinden ayrılmamak Verb
prensip bilerinden ayrılmamak Verb
hava geçmez
hava geçirmez
hava kaçırmaz
darlaşmak Verb
daralmak Verb
istif halde
yerinden kımıl-damamak, harekete geçmemek, sıkı durmak, sonucu beklemek, dediğinden vazgeçmemek.
durumunu/fikrini değiştrimeden beklemek.
ayakkabıyı açma açış
sımsıkı
çürütülemez kanıtlar
kütük gibi sarhoş
az kâr bırakan iş
dar bütçe
bağlı kredi
kısıtlı kredi politikası Noun
sıkı kredi politikası Noun
gergin finansman piyasası
sıkı mali politika
ucuza götürü anlaşma
kötü ücret veren iş
sızdırmaz conta
sağlam düğüm
sırrını söylemeyen
sıkı para politikası Noun
pahalı para
para kıtlığı
sıkı para (para sıkıntısı , yetersiz para
sıkı para
gergin para piyasası
ıkı para politikası Noun
büyük para sıkıntısı
darağacı ipi
meşgul zaman programı
iyi örgütlenmiş kurum/ticarethane. Noun
dar alan Noun
varta
tehlikeli nokta
darlık
sıkıntı
güçlük
üretim vadeleri Noun
… ile sıkıfıkı, dost, ahbap, samimi.
sıkı geçme.
kaybedilmez dava
hava geçirmez konteyner
hermetik kutu
hava sızdırmaz fırın
zilzurna sarhoş
çıkmaza saplanmak, müşkül durumda kalmak.
darda olmak Verb
sabit bir güzergâh izlemek zorunda olmak Verb
sıkıştırıldığı yerden kurtulmak Verb
vartayı atlatmak Verb
her maaş günü körkütük sarhoş olmak Verb
bir şeyi sımsıkı tutmak Verb
birinin dizginlerini elde tutmak Verb
birinin dizginlerini sıkı tutmak Verb
dizginleri kısmak, sıkı tutmak, müsamaha etmemek.
We will have to keep a tight rein on expenditure in the next few months.
sıkı para politikasını gevşetmek Verb
sıkı para üzerindeki baskıyı kaldırmak Verb
çabuk işe başlamak zorunda olmak Verb
sıkı güvenlik önlemler altında çalışmak Verb
sıkı güvenlik önlemleri altında çalışmak Verb