wall

  1. Noun, Football baraj
  2. Noun duvar.
  3. Noun çeper, cidar.
    the wall of a blood cell.
  4. Noun engel, duvar gibi geçişi engelleyen şey.
    a wall of fire. a wall of secrecy.
  5. Noun set.
  6. Adjective duvar+.
    wall space: duvar boşluğu.
  7. Adjective duvar+, duvarda bulunan.
    wall safe: duvar kasası.
  8. Transitive Verb duvar çekmek, duvar örmek, duvarla kapatmak/ayırmak/korumak.
  9. Transitive Verb duvarla çevirmek/kuşatmak.
  10. Transitive Verb (boşluğu) doldurmak.
başını taştan taşa vurmak, imkânsız olan işe girişmek, çıkmaza saplanmak, başı belaya girmek.
köşeye sıkıştırılmış durumda olmak Verb
başını taştan taşa vurmak, deveye hendek atlatmak, bütün gayretlerine rağmen başaramamak.
Trying to
make him change his mind is just beating your head against a wall.
imkânsız işle nafile uğraşmak, başını taştan taşa vurmak.
Yer ve duvar kaplama (NACE kodu: 43.33) Noun, Trades-Professions
safra kesesi duvarı Noun, Anatomy
safra kesesi çeperi Noun, Anatomy
safra kesesi duvarı kalınlaşması Noun, Medicine
ümitsiz/müşkül durumda olmak, sıkışmak, çıkmaza saplanmak.
The inflation is beyond the control, and
the economy's really got its back to the wall.
başıni duvara çarpmak Verb
başını duvara çarpmak Verb
Belirli bir mala tahsis edilmiş mağazalarda halı, kilim, duvar ve yer kaplamalarının perakende ticareti (NACE kodu: 47.53) Noun, Trades-Professions
kafasını duvara çarpmak Verb
imkânsızı yapmaya kalkışmak Verb
karşı koymalar ile karşılaşmak Verb
iletişimi kesmek Noun
susarak cezalandırmak Noun
yokmuş gibi davranmak Noun
sessiz muamele Noun
içine kapanmak Noun
aşılamaz güçlükler
(savaş vb.) son bir gayretle, mezbuhane, can havliyle, canını dişine takarak, ric'at hattı kesilmiş olarak.
ölmek var dönmek yok, geri dönüş imkânsız.
başarısızliğa uğramak, çıkmaza saplanmak.
He tried several angles, but always came up against a blank wall.
duvara sıva vurmak Verb
taşıyıcı duvar
ana duvar
Berlin Duvarı Noun, Politics-Intl. Relations
çıkmaz, aşılmaz/geçilmez engel.
to run into a blank wall: çıkmaza saplanmak, sarpa sarmak. Noun
sağır duvar
istinat duvarı: bir kazıda toprağın hendeğe göçmesini önleyen duvar. Noun
tuğla duvar
duvar çekmek Verb
duvar yapmak Verb
dayanma duvarı Noun, Construction
konsol istinat duvarı Noun, Construction
konsol istinat duvarı Noun, Construction
hücre duvarı Medicine
hücre çeperi Medicine
(a)
Great Wall of China ile ayni anlama gelir. Çin Seddi, (b) aşılmaz engel.
Çin Seddi. Noun
sur
sur duvarı Noun
ortak duvar
beton duvar
dayanma duvarı Noun, Construction
payanda duvarı
(karkas binada) yük taşımayan dış duvar.
duvara sıva vurmak Verb
duvarı sıvamak Verb
düz duvar
sağır duvar
bölme
rıhtım
çıkmaza sürüklemek, bozguna uğratmak.
duvarla çevrilmek
istinat duvarı: bir kazıda toprağın hendeğe göçmesini önleyen duvar. Noun
yangın duvarı: yangının sirayetini önlemek için yapılan duvar. Noun
uçak motorunu uçağın gövdesinden ayıran yanmaz duvar. Noun, Aviation
yangın duvarı
meşru müdafaa durumunda bulunmak Verb
payanda duvarı
payanda duvarı
bir sinema salonunun tümünü kiralama
dördüncü duvar Noun, Cinema
üçgen tepeli duvar.
bahçe duvarı
altta kalmak, iflâs etmek.
(a) yenilmek, bozguna uğramak, ezilmek, altta kalmak, teslim olmak, (b) iflâs etmek.
karayazı, alın yazısı, kör talih, uğursuz alâmet/emare.
kullanılmadan durmak Verb
rıhtım
küçük işyeri
taşıyıcı duvar Noun, Construction
perde duvar Noun, Construction
ana duvar
(US) (argo) matrak
eğlendirici
duvara bir kapı açmak Verb
bölme duvarı
ara duvar
yangın duvarı
ara duvar
bölme duvarı
duvara bildiri asmak Verb
bir duvarı devirmek Verb
birini köşeye sıkıştırmak Verb
kontenjan duvarı
kota duvarı
istinat duvarı. Noun
istinat duvarı, dayanma duvarı Noun, Construction
(nefis savunmasında) sırtını duvara verme
kıyı seti
sahil duvarı
rıhtım
(a) sonunun/akibetinin yaklaştığını görmek, (b) gerçeği olduğu gibi görmek, apaçık hakikati görmek/anlamak.
baraj kurmak Verb, Football
kesme duvarı, perde duvar, deprem perdesi Noun, Construction
duvara toslamak Verb
derdini anlatamamak Verb
duvara hitap etmek Verb
payanda duvarı
duvardan resimleri indirmek Verb
gümrük engeli
gümrük duvarı
kötüye işaret
boşuna nefes tüketmek, beyhude çabalamak.
You might as well talk to a brick wall: Boşuna nefes tüketme.
şehir surları Noun
bir duvarın altını kazmak Verb
köşeye sıkışmış
öfke/tehevvür/hiddet ile, deli gibi.
vajina duvarı Noun, Anatomy
(Kudüs'te) ağlama duvarı.
Wailing Wall of Jews ile ayni anlama gelir. Noun
iflas durumundaki bir kişi ya da şirket
karayazı, alın yazısı, kör talih, uğursuz alâmet/emare.
handwriting (4).
bölme duvar
duvar ilanı
perakendeci mağazasından duvara asılı bir reklam ya da afiş
duvar konsolu
duvar takvimi
duvar saati Noun
duvar tırmaşık kuşu
(Tichodroma muraria). Duvarlara tırmanarak böcek avlayan parlak renkli bir kuş. Noun
patlak gözlü
akçıl gözlü
duvar eğreltisi
(Polypodium vulgare). Noun
aplik
duvar lambası Noun
duvar medyası (iç mekânlarda duvara asılı posterler , bildiriler , uyarı niteliğindeki afişler , vb
duvar aynası Noun
duvar gazetesi
önyargı duvarı
(duvarla vb.) (a) ayırmak.
This room is walled off from the rest of the house. (b) bölmek.
They
walled off the large prison into lots of very small cells. (c) duvar çekmek/ örmek.
ithalat engelleri koymak Verb
duvar prizi
sarmaşık kaplı duvar
duvar resmi
pano
duvar kâğıdı
duvar gazetesi
verkaç Noun, Sports
duvar pası Noun, Sports
duvar otu
(Parietaria officinalis): eski duvarların üstünde biter.
duvar ısırganı
(Parietaria officinalis). Duvarlarda yetişen müdrir bitki. Noun
dam koruğu
(Sedum acre). Noun
duvar latası/kirişi. Noun
priz
dübel
duvar ilanı Noun
duvar reklamı
ıspatula
duvar tabelası
duvar prizi. Noun
New York kentinde Borsa binasının bulunduğu sokak. Noun
ABD para ve borsa piyasası. Noun
ABD'nin önde gelen iş dünyası gazetesi
ankastre anahtar
duvar telefonu
et kalınlığı Noun, Mechanics
çini
duvar seramiği
duvardan duvara
duvarı ilanlarla donatmak Verb
başını taştan duvara çarpmak (inatçı davranmak , boş yere inat etmek , aşılmaz güçlüklerle karşılaşmak Verb
Çin Seddi. Noun
Çin Seddi Noun, Place Names