emirlere göre hareket etmek
Verb
alacaklılarıyla anlaşmak
Verb
biriyle bir şey için ortaklık yapmak
Verb
bir şirkete hayat sigortası yaptırmak
Verb
(Br) bir şirkete hayat sigortası yaptırmak
Verb
sözünü eylemle desteklemek
Verb
ödemelerinde hep gecikmek
Verb
ödemelerinde gecikmek
Verb
borçlarını ödemede gecikmek
Verb
işinde geri geri kalmış olmak
Verb
işini yetiştirememek
Verb
ödemelerinde geç kalmak
Verb
kirasını zamanında ödememek
Verb
işini gününe yetiştirememek
Verb
parasını dilediği gibi harcamak
Verb
parasını cömertçe harcamak
Verb
kendi bombasıyla kendini uçurmak
Verb
kendi kuyusunu kazmak, kendi kazdığı kuyuya düşmek, kendi plânının kurbanı olmak.
cevap bekleyen birikmiş mektupları olmak
Verb
kiralarını ödemede gecikmek
Verb
meslektaşlarıyla toplantı halinde olmak
Verb
yükümlülüklerini yerine getirmemek
Verb
çevresiyle uyum içinde olmak
Verb
komşularıyla iyi ilişkiler içinde olmak
Verb
işverenin gözünden düşmek
Verb
birine çıraklık yapmak
Verb
artık hiç şansı kalmamış olmak
Verb
düğüm üstüne düğüm atmak
Verb
parasını sakınmadan harcamak
Verb
işinde epey ilerlemiş olmak
Verb
köşeye sıkıştırılmış durumda olmak
Verb
işi için yanıp tutuşmak
Verb
bir şeyle meşgul olmak
Verb
bütün gücüyle, olanca kuvvetiyle, canını dişine takarak.
He worked with all his might and main.
… ile kader birliği yapmak, mukadderatını/talihini … ile birleştirmek, kaderde ortak olmak, kaderini/nasibini … ile paylaşmak.
kaderini biriyle paylaşmak
Verb
mahcup/rezil olmak, fena vaziyette/suçüstü yakalanmak.
He thought he could succeed in robbery, but he got caught with his pants down.
alacaklılarıyla anlaşmaya varmak
Verb
alacaklılarıyla anlaşmaya varmak
Verb
alacaklılarıyla anlaşmak
Verb
alacaklılarıyla uzlaşmak
Verb
alacaklıları ile uzlaşmak
Verb
alacaklılarıyla anlaşmak
Verb
alacaklılarla konkordato yapmak
Verb
borçlunun konkordato akdetmesi
(Br) avukatına danışmak
Verb
(Br) avukata danışmak
Verb
akranlarıyla arkadaşlık etmek
Verb
işçi arkadaşlarına danışmak
Verb
iş arkadaşlarına danışmak
Verb
kişinin kendi fikrine tamamıyla ters düşmek
Verb
Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme
Noun, International Law
(a) birisine rüşvet vermek, (b) para ile fala baktırmak.
biriyle yazışmayı kesmek
Verb
bir şeyi çok istemek
Verb
(=
Brit.: die in one's boots): (a) eceli kaza ile ölmek, işinin başında/faal vaziyette
iken ölmek. (b) savaşarak/harpte ölmek.
işini üstün bir başarıyla yapmak
Verb
işinıüstün başarıyla yapmak
Verb
bir şeyi göz göre göre yapmak.
postu kurtarmak, canını zor kurtarmak.
yazışmaları birikmek
Verb
ödemelerinde gecikmek
Verb
kiralarını düzenli ödememek
Verb
kirasını ödemede gecikmek
Verb
iş inde geri kalmış olmak
Verb
işinde geri kalmış olmak
Verb
boş zamanını okuyarak doldurmak
Verb
radyosuyla kendini eğlendirmek
Verb
sağlığıyla oyun oynamak
Verb
çalışmalarını ilerletmek
Verb
planlarını uygulamak
Verb
tasarılarını gerçekleştirmek
Verb
kendi kazdığı kuyuya düşmüş
en iyileriyle rekabet edebilir durumda olmak
Verb
birine güvenerek saygı göstermek
Verb
kendi önemiyle doygun halde
ihtiyaçlarına uygun gelir
kişisel çıkarlarına müdahale etmek
Verb
özel menfaatleriyle çatışmak
Verb
biriyle olan bağlantılarını korumak
Verb
birini sözle paylamak
Verb
parasını cömertçe harcamak
Verb
can kulağıyla dinlemek
Verb
bilinç altından dinlemek
Verb
akranlarıyla yaşamak
Verb
halkın gözünde itibarıni kaybetmek
Verb
information zihnini fuzuli bilgilerle doldurmak
Verb
alacaklılarla uzlaşmaya varmak
Verb
alacaklılarıyla anlaşmaya varmak
Verb
barışmak, uzlaşmak, sulh yapmak.
rezervasyonunu doğrudan hava şirketine yaptırmak
Verb
giysileri üzerine kendi adını yazmak
Verb
tezli yüksek lisans
Noun, Education-Training
becerisini rakibininkiyle ölçmek
Verb
biriyle gücünü sınamak
Verb
bütün parasını harcamak
Verb
parasını har vurup harman savurmak
Verb
birinin sağlığı ile oynamak
Verb
konuşma sına devam etmek
Verb
konuşmasına devam etmek
Verb
kendi bindiği dalı kesmek
Verb
kendi menfaatine halel getirmek
Verb
biriyle dostluğunu yenilemek
Verb
kaçma ve delilleri karartma tehlikesi
Noun, Criminal Law
kendi gözüyle görmek
Verb
ihbarını biri aracılığıyla yapmak
Verb
alacaklılarıyla anlaşmak
Verb
alacaklıları ile hesaplaşma
biriyle irtibatını kesmek
Verb
son kuruşunu biriyle paylaşmak
Verb
vasıtalarda ters oturmak
Verb
birini memnun etmek için düşündüğünden başka türlü ağız kullanmak
Verb
katılırcasına gülmek, gülmekten kasıkları çatlamak.
ifadesini belgelemek
Verb
dinleyicilerini büyülemek
Verb
okurlarını sürüklemek
Verb
bir işi itinayla yapmak
Verb
bir konu hakkında milletvekiline başvurmak
Verb
… : gidip … in yanına yerleşmek.
… ile kader birliği yapmak, mukadderatını/talihini … ile birleştirmek, kaderde ortak olmak, kaderini/nasibini … ile paylaşmak.
kaderini biriyle paylaşmak
Verb
birisiyle kader birliği yapmak, kaderleri bir olmak.
bir şirkete hayat sigortası yaptırmak
Verb
mosmor kesilmek (argo)
Verb
kiralarını ödemede gecikme
alacaklı bakiye veren hesap
(-in) duygularıyla oynamak
Verb
protesto maksadıyla ayağa kalkıp toplantıyı terketmek.
protesto olarak ayağa kalkıp mitingden çıkmak
Verb
zamanını önemsiz şeyler için boşuna harcamak
Verb
alay edercesine, alay için, müstehziyane, gayrı samimî olarak.
“How beautiful you look!” she said to the ugly girl, with (her) tongue in (her) cheek.
(a) gayretle, şevkle, seve seve, ciddiyetle, hararetle, (b) samimiyetle, içtenlikle, bütün kalbiyle.
bütün gücüyle, olanca kuvvetiyle, canını dişine takarak.
He worked with all his might and main.
aptal durumuna düşmüş olma
(savaş vb.) son bir gayretle, mezbuhane, can havliyle, canını dişine takarak, ric'at hattı kesilmiş olarak.
ölmek var dönmek yok, geri dönüş imkânsız.
kavgacı horoz gibi dövüşmeye hazır
acemice, tecrübesizce, hazırlıksız, can sıkıcı/mahcup edici durumda.
be caught with one's pants down:
gafil avlanmak, hazırlıksız yakalanmak.
yarım ağızla, âdet yerini bulsun diye, ciddiyetten/samimiyetten uzak, yapmacık bir eda ile.