yield

  1. Verb vermek, bahşetmek, üretmek, ürün/mahsul vermek.
    That tree yields plenty of fruits. It will yield the
    opportunity of …, The field will yield a good crop.
  2. Verb (kâr, kazanç, faiz, gelir,vb.) sağlamak, getirmek, temin etmek, kazanmak.
    His business yields big
    profit. The bonds yield ten percent interest. The tax is expected to yield millions. The empty house yielded us shelter.
  3. Verb teslim etmek, terketmek, bırakmak.
    To yield a forteress. He was forced to yield his house. The enemy
    yielded (up) its position to our forces.
  4. Verb (saygı, teşekkür, vb.) sunmak.
    To yield obedience/thanks to somebody.
  5. Verb (dayanamayıp) başeğmek, boyun eğmak, teslim olmak.
    To yield to superior forces. To yield to temptations.
    The disease yielded to treatment.
  6. Verb (kendini heyecana/iğvaya vb.) kaptırmak, kapılmak.
  7. Verb hürmeten (başkalarının fikrini) kabul etmek, razı olmak, muvafakat etmek.
    They begged him, but he
    would not yield. We yielded to their persuasion.
  8. Verb (basınca dayanamayıp) çökmek, yıkılmak, (yük altında) eğilmek, bel vermek.
    The shelf is beginning
    to yield under that heavy weight.
  9. Verb yol vermek, (başkasına) geçiş önceliği vermek/tanımak, önce geçmesine müsaade etmek.
    to yield precedence:
    öncelik vermek/tanımak.
    To yield the right of way to sb.
    I yield to nobody in my admiration for … : …'e hiç kimse benim kadar hayran olamaz.
  10. Noun ürün, mahsul, rekolte.
    The farm gave a high yield this year.
  11. Noun hasılat, mahsul miktarı.
    yield of wheat per acre.
  12. Noun kâr, kazanç, gelir.
  13. Noun üretim, istihsal.
  14. Noun, Military atom bombasının patlama gücü (kiloton veya megaton TNT olarak).
  15. Noun, Chemistry verim: bir reaksiyon sonunda elde edilen ürünün teorik olarak elde edilebilecek ürün miktarına oranı.
yerini birine vermek Verb
ayrıcalıklarından hiçbir şey feda etmemek Verb
yıllık randıman
ortalama verim
ortalama randıman
ortalama kazanç
ortalama getiri
risksiz kazanç
rizikosuz olduğu varsayılan bir yatırımın getirdiği yıllık kazanç
tahvil verimi
tahvilden elde edilen hasıla
tahvilden elde edilen yıllık gelir
tahvil faizi
hasılat getirmek Verb
bütçede öngörülen kazanç
sermaye verimi
sermaye iradı
mahsullü verimi
mahsul verimi
cari verim
cari gelir
temettü verimi Noun, Management
temettü getirisi
kâr payı getirisi
yatırımın cari piyasa fiyatına göre hesaplanması
getirinin
efektif faiz getirisi
yatırım fiyatının bir yüzdesi olarak hesaplanması
getirinin
getirinin aynı kalması
sabit getiri
bir menkul değer için ödenecek yıllık faizin söz konusu değerin satın alma fiyatı oranı ile ifade edilen getirisi
cari faiz miktarı
düz verim
sabit oran getiri
sabit oranlı getirisi olan bir menkul kıymetin sağladığı getirinin o andaki cari piyasa fiyatına oranı
sabit oran getirisi
devlet tahvil getirisi
devlet tahvili getirisi
brüt getiri
bir yatırımdan elde edilen gelirin vergi düşülmeden önce hesaplanması
brüt randıman
gelir vergisi geliri
gelir verimi
faiz getirisi
yatırım getirisi
en düşük getiri
marjinal verim
pazar verimi
en düşük verim
asgari randıman
net kazanç
net verim
nominal getiri
nominal getiri (sabit getiri , bir senedin üzerinde yazılı getiri oranı
nominal verim (nominal değer üzerinden hesaplanan faiz veya kâr
azami verim
en yüksek kazanç
gerçekleştirilmiş verim
belirli bir dönem sonunda bir tahvilin getirdiği verim
hisse geliri
itfa getirisi
itfa verimi
sabit itfa tarihli tahviller
randımanda azalma
sabit oran getirisi ile eş anlamlıdır
kıymetli kâğıt getirisi
hisse senedi verimi
hisse senedi getirisi ya da verimi
hisse senedi getirisi
vergi geliri
vergi hâsılatı
vergiye tabi gelir getiren bir tahvilin verimi
en düşük getiri
toplam gelir
toplam getiri
toplam irat
(menkul değerler) aktif faiz miktarı
kâr payı getirmek Verb
kâr getirmek Verb
prim getirmek Verb
kira getirmek Verb
bol bilgi vermek Verb
çabuk ciro sağlamak Verb
getiri kapasitesi
verim eğrisi
iyi kâr getirmek Verb
iyi kâr getirmek Verb
yıllık verim
adi hisse senetleri ile birinci sınıf menkul kıymetler yatırımları arasındaki ortalama getiri farkı
yüksek faiz getirmek Verb
iyi kâr getirmek Verb
faizi işlemek Verb
faiz getirmek Verb
bir sermayenin getirisi Noun
istikraz getirisi
amortisman bedeli
vergi geliri
sermaye getirisi
akma noktası Noun
sırayı birine vermek Verb
sonuç vermek Verb
öncelik hakkını başkasına vermek Verb
değişik hisse senetlerindeki verim farklılığı (portföy yöneticilerince yararlanılan bir kavram
verim yayımı
başkasının üstünlüğünü kabul etmek, yenilgiye uğramak, pes demek.
zaferi başkasına bırakmak Verb
semeresini vermek Verb
kuvvet karşısında boyun eğmek Verb
kendini dürtülerine kaptırmak Verb
yüzde olarak ifade edilen vadeye kadar olan verim
pes demek Verb
birşeye sebep olmak Verb
birşeye neden olmak Verb
birşeye yol açmak Verb
kamuoyunun baskısı karşısında yumuşamak Verb
birşeyi ortaya çıkarmak Verb
birşeyi teslim etmek Verb
birşeyi vermek zorunda kalmak Verb
birşeyi açığa çıkarmak Verb
birşeyi ortaya koymak Verb
birşeyi kaybetmek Verb
ölmek, ruhunu teslim etmek.
sabit getirili yatırım
dağıtılan kâr paylarından kesilen vergi
kâr payı getiri oranı
(Br) bir yatırımın faizsiz verimi
iyi buğday rekoltesi
yatırımın marjinal verimliliği
ters sarkan verim eğrisi
kısa vadelerdeki faiz oranlarının uzun vadelerdekilerin üzerinde bulunduğu verim eğrisi
boyun/baş eğmemek, pabuç bırakmamak, dayanmak, direnmek, sebat etmek, geri çekilmemek, bir karış gerilememek.
kısa vadeli faiz oranlarının uzun vadeli olanların altında seyrettiği verim eğrisi Noun, Banking
sabit faizli menkul kıymetlerin endüstri hisse senetlerinden daha çok verim vermesi durumu
ters getiri farkı
yüzde 12 gelir getiren iki yıl vadeli tahvil satmak Verb
yüksek faiz getiren hisse senet dileri Noun
yüksek faiz getiren hisse senetleri Noun
değişken getirisi olan menkul değerler Noun
değişken getirisi olan menkul kıymetler Noun