1. (a) devam et(tir)mek, sürdürmek, (özellikle kesinti ve zorluklara rağmen) sebat etmek.
    carry on!
    Devam ediniz! Siz işinize bakınız!
    carry on the good work: Başarılı işinize devam ediniz.
    The government must carry on, whatever the cost. (b) yapmak, idare etmek, dayanmak, görevinden ayrılan birinin işine bakmak.
    I don't like the way he carries on: Tutumunu/davranışını beğenmiyorum. (c) deli gibi davranmak, çılgınlık/hezeyan göstermek, aşırı heyecana kapılmak.
    Mother did carry on when she heard the bad news.
    She carried on dreadfully
    argo kıyameti kopardı/rezalet çıkardı.
kendi adı altında iş yapmak Fiil
kendi hesabına iş yapmak Fiil
işine devam etmek Fiil
bir iş yürütmek Fiil
bir iş yapmak Fiil
iş yapmak Fiil
ticaret yapmak Fiil
bir konuşmayı sürdürmek Fiil
konuşmayı sürdürmek Fiil
yazışmaya devam etmek Fiil
yazışmayı sürdürmek Fiil
bir iş yapmak Fiil
davası olmak Fiil
davalı olmak Fiil
oynaşmak Fiil
bir ortaklığı sürdürmek Fiil
bir meslekte çalışmak Fiil
bir meslekte çalışmak Fiil
bir meslek icra etmek Fiil
çok iyi iş yapmak Fiil
birine dava açmak Fiil
bir işi olmak Fiil
bir iş yapmak Fiil
bir ticaret yapmak Fiil
ticari bir iş yapmak Fiil
bir geleneği sürdürmek Fiil
bir işletmeyi yürütmek Fiil
zararla devam etmek Fiil
zararla işe devam etmek Fiil
yolculuk çantası İsim
(US) el çantası İsim
bankacılık yapmak Fiil
bankacılık yapmak Fiil
takas ticareti yapmak Fiil
küçük çapta iş çevirmek Fiil
ticaret yapmak Fiil
...'nın ticaretinıyapmak Fiil
biriyle münakaşayı sürdürmek Fiil
biri yokken işleri idare etmek Fiil
kambiyo işi yapmak Fiil
kanunsuz işlemler yapmakta devam etmek Fiil
kanuni takibatı sürdürmek Fiil
kanuni takibat sürdürmek Fiil
(uçak) yolcusunun uçakta yanına aldığı eşya
uçakta yanına alınan eşya
bir anlaşmaya varmak için müzakerelerde bulunmak Fiil
bir sonuca varmak için müzakerelere devam etmek Fiil
ortaklığı sürdürmek Fiil
iflas muamelelerini sürdürmek Fiil
baş sayfa yapmak Fiil
bir şeyin ticaretini yapmak Fiil
bir şeyin ticaretinıyapmak Fiil
devam etmek Fiil
birisiyle mercimeği fırına vermek.
They say he carried on with a neighbor girl.
sürdürmek Fiil
icra etmek Fiil
sermaye trafiği kanunsuz işlemler yapmakta devam etmek Fiil
işi terk etmek Fiil
işi terketmek Fiil
birsiyle münakaşaya girişmek/tutuşmak.
beyond controversy: tartışılamaz, su götürmez, gayrı kabili
münakaşa.
Question which has given rise to much controversy: Çok tartışmalara yol açan sorun.
They were having a great controversy: Aralarında şiddetli münakaşa/anlaşmazlık çıkmıştı.
bir iş yapmaya devam etme izni
iş yapmaya devam etme izni
yayımlanan belli tarife üzerinden yük taşımak Fiil
yayımlanan belli tarife üzerinden yük taşımak Fiil
hemen oracıkta teftiş etmek Fiil
çok ağır sorumluluk taşımak, ağır sorumluluk altında olmak.
(uçakta uçuş esnasında) elde taşınabilir.
carry-on luggage: alda taşınan bagaj (el çantası vb.).
carrying-on.
dedikodu, asılsız söylenti.
What a carry-on about nothing: Bir sürü asılsız söylenti/ipe sapa gelmez sözler.
şimdilik.
Here's $5 to be carrying on with; I'll give you more tomorrow: Şimdilik şu 5 doları al, yarın daha fazla veririm.