1. ahlâksız, namussuz, doğruluktan ayrılmış, ahlâksız yollara sapmış, rüşvetçi, rüşvet almaya alışmış, mürtekip.

    a corrupt judge.
  2. şerefsiz, haysiyetsiz, zelil, gayrı ahlâkî, ahlâk bozucu.
    a corrupt film, full of sex and violence.
  3. bozuk, çürük, bozulmuş, tefessüh etmiş.
  4. kötü, fena, pis.
  5. yanlış, bozuk, hatalı, yanlışlarla dolu.
    They spoke a corrupt form of French.
  6. (ahlâkını) bozmak, ifsat etmek, alçal(t)mak, rüşvete alış(tır)mak, rüşvet almak/yemek.
  7. ayart(ıl)mak, baştan çıkar(ıl)mak.
  8. lekele(n)mek, kirletmek, kirlenmek, âdileş(tir)mek.
  9. çürü(t)mek, tefessüh etmek.
  10. (dilin kurallarını/güzelliğini) bozmak, yanlış/hatalı duruma düşürmek.
yolsuzluk İsim, Ceza Hukuku
bozmak Fiil
bir hâkime rüşvet vermek Fiil
rüşvet alan yönetim
rüşvete dayanan idare
kötü hava
pis hava
bozuk disket
kötü niyetli
rüşvet alan hâkim
kanunsuz hareket
yolsuzluk
rüşvetçilik
kötü manevralar İsim
suiistimal
memuriyet adaylarının her birinin giderlerinin beyanını gerekli kılan kanun
rüşvet yiyen basın
satın alınan basın
değiştirilmiş metin.
seçimlere hile karıştırmak Fiil
seçime hile karıştırmak Fiil
seçmenleri satın almak Fiil
hatalı bir metinde düzeltmeler yapmak Fiil
İktidar bozar; mutlak iktidar mutlaka bozar. Cümle, Siyaset-Ulusl. İlişkiler
şantaj amaçlı yolsuzluk örgütü
kokuşmuş bir rejimi devirmek Fiil