1. Fiil belirlemek
  2. bildirmek, haber vermek, haberdar etmek, söylemek.
    He informed them of his arrival: Geldiğini
    onlara bildirdi.
    Keep me informed of … : …'den beni daima haberdar et.
  3. (bir konuda) bilgi/izahat vermek, anlatmak, açıklamak, açıklamada bulunmak.
    Although I missed the
    meeting, the other members informed me about what had happened: Toplantıya katılamadımsa da, öbür üyeler olup bitenleri bana anlattılar.
  4. (baştanbaşa) kaplamak/yayılmak/istilâ etmek, içini doldurmak.
    A love of nature informed his writing.
  5. canlandırmak, can/ruh/canlılık vermek, ilham/ihsan etmek.
    The compassion that informs his work.

    God informed their hearts with pity: Allah kalplerine merhamet ihsan etti.
  6. öğretmek, eğitmek.
  7. şekilsiz.
akrabalarına bildirmek Fiil
bilgilendirme yükümlülüğü İsim, Hukuk
üzülerek bildirmek Fiil
belirtmekten üzüntü duymak Fiil
haber vermek Fiil
gammazlamak Fiil
ihbar etmek Fiil
şikâyet etmek Fiil
ispiyonlamak Fiil
(savcıya/polise) ihbar etmek, suçluyu/suç delillerini bildirmek/haber vermek, curnal etmek.
Who informed
the killer? Katili kim ihbar etti?
bir şey öğrenmek Fiil
birini haberdar etmek Fiil
birine telefonla haber vermek Fiil
polise bildirmek Fiil
maalesef, üzülerek söyleyeyim/söyleyelim ki … (Fena haber verirken kullanılır).
We regret to inform
you that you are to be dismissed next week: Maalesef gelecek hafta işinize son verilecek.
ihbar ve şikayet hakkı İsim
Komisyonu durumdan derhal haberdar ederler
...'i üzülerek bildiririz.
çivi gibi
antremanlı