1. ergi(t)me(k), sıcaklığın etkisiyle katı halden sıvı hale dönüş(tür)me(k).
    The sun melted the snow.
    The ice is melting. Great heat melts the iron.
  2. eri(t)me(k), çözünme(k), çözüşme(k), sıvılaşma(k), sıvıya karışma(k), sıvı içinde eri(t)me(k)/halletme(k).

    Sugar melts in water. Let the cough drop melt in your mouth.

  3. melt into: (içine) karışmak/katılmak, içinde kaybolmak, dön(üş)mek, değişmek.
    Night melted
    into day. In the rainbow, the green melts into blue, the blue into violet. The thief melted into the crowd.
  4. (kalbi) yumuşa(t)mak, insafa/merhamete gelmek/getirmek, mülâyimleş(tir)mek.
    Pity for his wounded enemy
    melted his heart. Her heart melted with pity. Pity melted her heart.
  5. yok etmek, yok olmak, kalmamak.
    His anger melted.
  6. eritilmiş madde.
  7. bir defada eritilen miktar.
  8. milt ile ayni anlama gelir. dalak: gıda olarak yenilen sığır vb. dalağı.
(altın/gümüş ziynet eşyasını) eritip külçe yapmak.
azalmak, (yavaş yavaş) azalıp tükenmek/bitmek, erimek, dağılmak.
His fortune slowly melted away. The
crowd quickly melted away when the storm broke. The fog melted away.
parça parça şeyleri eritip birleştirmek Fiil
eriyik akış hızı İsim, Kimya
(para) birinin elinde eriyip gitmek Fiil
(yiyecek) ağızda erimek, son derece yumuşak olmak, iyi pişmiş/nefis olmak.
This cake/pear/peach melts in the mouth.
(sis) suya dönüşüp yağmak Fiil
gözlerinden yaş boşalmak.
sırra kadem basmak
ansızın yok olmak, sırra kadem basmak, kayıplara karışmak.