1. şakul, çekül, iskandil kurşunu.
  2. dik, dikey, şakulî, düşey.
  3. dikeylik, diklik, düşeylik.
  4. düşey/şakulî olarak, dik bir şekilde.
  5. dosdoğru, tam, mutlak olarak, salt, doğrudan doğruya, kesinlikle, muhakkak surette.
    The house is plumb
    in the middle of the island.
  6. tastamam, büsbütün, baştanbaşa.
    She was plumb mad.
    He's plumb stupid: sersemin biridir.
  7. şakullemek, şakule vurmak.
  8. düşey/şakulî yapmak, doğrultmak, düzeltmek.
  9. derinlik ölçmek, iskandil etmek.
  10. (anlamak/keşfetmek için) yakından incelemek.
    to plumb someone's thoughts.
  11. kurşunla mühürlemek/kaplamak.
  12. (evlere) sıhhî tesisat (su/gaz/ısıtma) yapmak.
  13. sıhhî tesisatçılık yapmak, tesisatçı olarak çalışmak.
  14. en üst seviyesine/son kertesine erişmek/varmak.
(a) dikey/şakulî değil, şakulden sapmış, eğri, eğik, eğimli, (b) doğru değil.
(a) dikey/şakulî değil, şakulden sapmış, eğri, eğik, eğimli, (b) doğru değil.
plummet (1).
plummet ile ayni anlama gelir. şakul kurşunu, iskandil kurşunu.
zırdeli
şakul/çekül ipi, iskandil ipi. İsim
plumb rule İsim
deli saçması
şakullü cetvel. İsim