birine mâmelekinin tümünü vasiyet etmek
Fiil
birine mülkünün tümünü vasiyette bulunmak
Fiil
bütün enerjisini bir işe harcamak
Fiil
bütün aileyi alıp parkta gezinmek
Fiil
kirasının tümünü ödemek
Fiil
bütün hayatını zehir etmek
Fiil
bütün hayatını zehirlemek
Fiil
Bir bütün olarak topluma hizmetlerin sağlanması (NACE kodu: 84.2)
İsim, Sanayi ve Zanaatler
bir tür birikimli hayat sigortası
İsim, Sigorta
genellikle, umumiyetle, tamamen, tamamıyla, bütünü ile, bir bütün olarak.
Taken as a whole: bir
bütün olarak (ele/gözönüne) alındığında.
As a whole the relocation seems to have been beneficial. The estate is to be sold as a whole.
(fiyatlar) genelde istikrarlı olmak
Fiil
bir mülkü bütünüyle kiraya vermek
Fiil
bir gayri menkulü bütünüyle kiraya vermek
Fiil
önceki durumuna getirmek
Fiil, Hukuk
genellikle, her şeyi hesaba katarak, bir bütün olarak.
=
upon the whole: (a) genellikle, genel olarak, çoğunlukla, küçük istisnalarla, bazı hususlar
hariç.
On the whole I like it. (b) bu durumda, bu durum karşısında, her husus gözönüne alındığı takdirde.
arsayı (parsellemeden) bütün olarak satmak
Fiil
(a) bütün kan, şişe kanı: içinden hiçbir madde çıkarılmadan başkasına nakledilen kan, (b) öz, aynı anne-babadan.
tam sigorta (her türlü zararın karşılandığı sigorta türü
tam fırtına: saatte 55-63 mil hızla esen yel.
İsim
hepsi, bütünü, tümü, tamamı.
ölüm hali hayat sigortası
İsim
ölüm halinde hayat sigortası
İsim
kaymaklı süt, yağı/kaymağı alınmamış süt.
İsim
tam yağlı süt
İsim, Gıda ve Mutfak
bambaşka bir olay
İsim, Deyim
çok farklı bir durum
İsim, Deyim
apayrı bir alem
İsim, Deyim
dörtlük nota, yuvarlak nota.
İsim
stoktaki bütün mal çeşitleri
İsim
işin girdisini çıktısını bilmek
Fiil
işte parmağı olmamak
Fiil
bir işten gına gelmek
Fiil
bütün ya da parça parça satılmak
Fiil
bir işletmeyi bütün varlıklarıyla satın almak
Fiil
birleşik hayat hali ve ölüm hali sigortası
İsim
hayat ve ölüm karma sigortası
İsim
üyelerinin tümü Lordlar veya Avam Kamarası'ndan oluşan kurul (bütün idare hukukunu ilgilendiren kanun tasarılarını gözden geçirir
bütün konuyu kapsamak
Fiil
bir işle ilgisini kesmek.
işi tam (lâyıkı ile) yapmak, sonuna kadar sebat etmek.
(bir işi) tam/noksansız yapmak, sonuna kadar uğraşmak.
(a) bir işi dört başı mamur yapmak, (b) istediğini elde etmek için herşey göze almak, çekinmeden girişmek.
birinden borcun tümünü talep etmek
Fiil
ödenmeyen bakiyenin tümü için sorumluluğu üstlenmek
Fiil
bütün suikasti ortaya çıkarmak
Fiil
bütün bir mesafeyi bir hafta içinde almak
Fiil
konunun esasını anlamamak
Fiil
toplumun bütün yapısını değiştirmek
Fiil
uydurma, asılsız, temelsis, hayalî.
A story made out of whole cloth: uydurma bir hikâye.
üç gün durmadan yağmur yağmak
Fiil
bütün hal ve keyfiyeti ortaya dökmek etmek
Fiil
müşteriye karşı tutumunu yeniden ayarlamak
Fiil
bütün bölgeyi karış karış dolaşmak
Fiil
bütün şehri dolaşmak
Fiil
bütün şehir hrii dolaşmak
Fiil
bütün sanayii dallarını kapatmak
Fiil
bütün sanayi dallarını kapatmak
Fiil
tüm sorunun çevresinde döndüğü nokta
devletin bütün ileri gelenleri
İsim
tümü, topu, hepsi.
Let's sell the whole kit and caboodle: Hepsini satalım gitsin.
or
boodle) ABD- argo tümü, tamamı, hepsi birden, takım taklavat, ne var ne yok (hepsi),
varı yoğu.
He sold the whole kit and caboodle and left the city: Nesi var nesi yoksa hepsini sattı ve şehri terketti.
tama iblağ etmek
Fiil, Matematik
bütün dünyayı gezmek
Fiil
evin altını üstüne getirmek
Fiil
semtin her tarafını gezmek
Fiil
bütün bir şehri haritadan silmek
Fiil
bütün şehri haritadan silmek
Fiil
bütün bir orduyu yok etmek
Fiil