değerlendirme ya da kayıt saklama amacıyla bir radyo ya da televizyon programının kayda alınması
(gece) yatak yoklaması.
Noun
sınırsız yetki.
He was given a blank check in the choice of personnel for the new department.
Noun
(buz hokeyinde hasmın ilerlemesini) gövde ile engelleme.
bodycheck: gövde ile engellemek.
Noun
(birdenbire/zorla) durdurmak.
The tanks checked the advance of enemy's soldiers.
Verb
engel olmak, menetmek, önlemek.
Verb
ayarlamak, kontrol etmek.
This valve checks the flow of gas into the tank.
Verb
(şiddetini/hızını) azaltmak, yavaşlatmak, kontrol altında tutmak, hâkim olmak.
A change of wind checked the fire.
He checked his anger: Öfkesine hâkim oldu.
Verb
bakmak, doğruluğunu kontrol etmek, gözden geçirmek, yoklamak, karşılaştırmak.
Have you checked the examination papers yet, Sir? Please check the inventory against this list. to check a copy against the original. “Is the baby asleep?” “I'll just go and check.”
Verb
incelemek, araştırmak, tahkik etmek.
We checked the files.
Verb
denetlemek, muayene/teftiş etmek, durumunu/çalışma tarzını/güvenilirliğini vb. tespit etmek.
Verb
check off: kontrol işareti koymak, muayene sonunda aranan koşulları taşıdığı görülen bir şeyi
kalemle/tebeşirle işaretlemek.
Please check the correct amswer.
Verb
emanete(n) bırakmak.
They checked their coats before taking their seats in the theater.
Verb
emanet almak, bir şeyi emaneten muhafaza etmek.
Verb
(a) öncelikle sevketmek.
We checked two truck to İzmir. (b) öncelikle geçmesini sağlamak.
check this trunk to Bursa.
Verb
satranç deseni yapmak, kare deseni ile kaplamak.
to check fabric.
Verb
tarlayı karelere bölerek ekmek.
Verb
(satrançta) şah demek.
Verb
(buz hokeyinde) muhasımın hareketini önlemek/engellemek.
Verb
(madde madde birbirini) tutmak, (birbirine) uymak, uygun düşmek, doğru olmak.
Verb
check up/into: denetlemek, teftiş etmek, kontrol altına almak, doğruluğunu araştırmak.
Verb
(birdenbire) dur(akla)mak, ara vermek, kesintiye uğra(t)mak.
Verb
(boya, tahta vb.) çatla(t)mak.
The sun checks the timber.
Verb
(av köpeği) av kokusunu kaybedip durmak.
Verb
engel, mania, fren, durduran/yavaşlatan/kontrol eden/sınırlayan şey/kimse.
The woods and the river were a check on the army's advance.
to act as a check upon: frenlemek.
Noun
(ânî) duruş/durma/tevakkuf, gecik(tir)me.
to put a check on: durdurmak, geciktirmek.
Noun
denetleme, kontrol, teftiş, murakabe, muayene.
a check on the quality of all goods leaving the factory.
to keep a check on: denetlemek, göz/kontrol altında tutmak.
Noun
hatayı/sahtekârlığı vb. önleme, bu hususta konulan yöntem/standard.
Noun
araştırma, inceleme, tahkikat.
Noun
checkmark ile ayni anlama gelir. belirtim, kontrol (edildi) işareti.
Noun
(lokantada) hesap (pusulası).
pick up the check: hesabı ödemek.
Noun
fiş, etiket, emanet pusulası, emanet bırakılan mala takılan fişin sahibine verilen parçası.
I've lost the check for my coat.
Noun
(kumaş) ekose desen.
Noun
dama, ekose desenin bir karesi.
Noun
kareli/ekose desenli kumaş.
She wore a pretty blue and white check.
Noun
(buz hokeyinde) durdurma, tutma.
Noun
(tahtada) hafif çatlak.
Noun
(av köpeği) kokuyu kaybetme.
Noun
kırık, fay.
Noun, Minerology
kontrol+, denetleme+, murakabe+.
a check system: kontrol sistemi.
Adjective
belirtimli.
check answer: belirtimli yanıt.
Adjective
kareli, damalı, ekoseli, satrançlı (kumaş).
Adjective
ekose
Noun, Textile Industry
karşılaştırarak kontrol etmek
Verb
(şahin/atmaca) asıl avı bırakıp değersiz bir av peşine takılmak.
sağlama biti
Information Technology
çek karnesi
Noun, Banking
onay kutusu
Information Technology
çalışma saatleri kontrolörü
rekabeti kontrol etmek
Verb
sağlama sayısı
Information Technology
belgeleri karşılaştırmak
Verb
evrakları karşılaştırmak
Verb
rakamları kontrol etmek
Verb
(a) (otel vb.) girerken kaydolunmak, (b) (uçağa binmeden önce) biletini kontrol ettirmek.
You must check at the airport an hour before your plane leaves. (c) ödünç alınan şeyi iade etmek.
I'm just going to check these books at the library.
giriş işlemlerini yaptırmak
Verb
yatırımı kontrol altına almak
Verb
yatırımları durdurmak
Verb
(Br) ev kapısının anahtarı
belirtim dizelgesi, kontrol listesi.
Noun
belirtim, kontrol (edildi) işareti: listedeki bir maddenin kontrol edildiğini, üzerinde işlem yapıldığını,
doğru/tamam olduğunu göstermek üzere önüne konulan
ê işareti.
check ile ayni anlama gelir.
Noun
işveren tarafından işçilerin aylıklarından sendika üye aidatı kesip sendikaya gönderme usulü
listedeki bir kaleme çentik atarak doğruluğunu işaretlemek
Verb
(bir kimseyi/şeyi) sıkı kontrol altında tutmak, soruşturmak, araştırmak, murakabe/kontrol etmek, (bir
kimse/şey hakkında) geniş tahkikat yapmak.
He felt the police were checking on him so he left the country.
(a)
ABD borcunu ödeyip otelden çıkmak, hesabını kesmek, kaydını silip gitmek, (b)
argo ölmek, (c) soruşturmak, doğru olup olmadığını araştırmak, tahkik/tahakkuk etmek, doğruluğu meydana çıkmak, (d) isteğe uygun olmak, koşulları sağlamak, aranan/beklenen nitelikleri taşımak, istenildiği gibi olmak, (e) işleyişini kontrol etmek, (f) (mağazada) aldığı malın kasada bedelini ödemek, (g)
k.d. doğru çıkmak, (gerçeklere) uymak.
How does this story check out with the facts? Bu söylenenler ne dereceye kadar gerçeklere uyuyor?
gözden geçirmek, kontrol/muayene etmek.
Please check this piece of work over and say if you see any mistakes.
üretimi konrol etmek
Verb
kalite kontrolu yapmak
Verb
kalite kontrolü yapmak
Verb
doğruluğunu araştırmak
Verb
emniyet valfı: sıvı veya gazların yalnız bir yönde akışını sağlayan süpap.
Noun
(US) taşıt aracı belgeleri
Noun
komut hatası
Noun, Information Technology
parasının yatırılmış bulunduğu kuruma bir hesap sahibinin ödemeleri yapıp
toplamı hesaptan mahsup etmesi için gönderdiği karma ödeme listesi
(banka) zimmet fişi: müşterinin hesabından para çekerken imzaladığı fiş.
Noun
ikinci kez kontrol etmek
Verb
(US) valiz teslim belgesi
yapılmış olan mal dağıtımının hangi düzeyde olduğunu saptamak amacıyla perakendecilerde yapılan anket çalışması
kapı zembereği, kapıyı otomatik kapatan hidrolik/pnömatik düzen.
Noun
iki kez kontrol etmek
Verb
(pilotun) uçuş sınavı, (uçağın) uçuş denemesi.
damalı, satrançlı: açıklı koyulu (çok defa siyah-beyaz) renklerde ve birbirine dik şeritlerden oluşmuş.
donanım aksaklığı
Information Technology
kontrol altında.
hold in check: kontrol altında tutmak, hâkim olmak.
makine arızası
Information Technology
karşılıksız çek
Noun, Banking
ertelenen oyunun sonraki gösterisi için muteber bilet.
Noun
ucuz satılan ve mevcudu tükenen malı sonra aynı fiyata satmayı vadeden belge.
Noun
(US) meblağı artırılarak tahrif edilmiş çek
artıklık denetimi
Information Technology
çek hesabı olmayanlara banka tarafından düzenlenmiş çek
talimatlara uygun araçlarla uygulandığının kontrolü
öz sağlama
Information Technology
takas odasında bankalar arası işlem sonuçlarını gösteren belge
habersiz olarak aniden yapılan denetim
rastgele yapılan kontrol/tahkikat/soruşturma.
yolsuzluğu önleme ya da ortaya çıkartma yöntemi
(demiryolları) ambar fişi
(radyo) zamanla sınırlı ilan
geçerlik denetimi
Information Technology