[get]

get
almak, temin/tedarik etmek.
to get a birthday present. to get information. I got a letter yesterday.
Get a pencil from the desk. Where did you get those shoes?
Verb
get
elde etmek, ele geçirmek, kazanmak, tedarik etmek, malik olmak, bulmak.
He got first prize in school
contest. He got a bad reputation for carelessness. I'll get something to eat before I go out.
Verb
get
(alıp) getirmek, götürmek, (dışarı) çıkarmak.
get me my books: Bana kitaplarımı getir.
Go and
get your books: Git kitaplarını getir.
get sth home: Eve birşey götürmek.
get someone home: birini ev(in)e götürmek.
get someone out of house.
Verb
get
yaptırmak, -tirmek, (bir şeyin vukuunu) sağlamak.
to get one's hair cut: saçını kestirmek.
get
a house built: bir ev yaptırmak.
get one's arm broken: kolu kırılmak.
get a fire to burn.
get the work done/finished: işini yapmak/bitirmek.
Verb
get
(a) erişmek, ulaşmak, varmak, gelmek, bağlantı/irtibat/temas kurmak.
I got home early last night:
Dün gece eve erken geldim.
Your letter got here yesterday: Mektubun dün geldi.
You can get me by telephone: Beni telefonla arayabilirsin (temas sağlayabilirsin). (b) (taşıta) binmek, yetişmek. (c) (telefona vb.) cevap vermek.
Don't answer the telephone, I'll get it.
Verb
get
işitmek, duymak, (radyo ile) almak.
I didn't get your last name. Can you get Ankara on your radio? Verb
get
anlamak, kavramak, öğrenmek, ezberlemek.
I dont get you/your meaning: Seni/ne demek istediğini
anlamıyorum.
I don't get it, why did he do that? Neden bunu yaptı, anlamıyorum.
get (sth/someone) right/wrong
k.d. (bir şey/kimseyi) doğru/yanlış anlamak.
Don't get me wrong, I'm not complaining: Beni yanlış anlama, şikâyet etmiyorum.
Have you got your history lesson: Tarih dersini öğrendin mi?
I got the verse by heart: Şiiri ezberledim.
Verb
get
yakalamak, tutmak.
I got you. 9.(ceza) almak, (cezaya) çarptırılmak, mahkûm olmak.
to get 20 years in jail. Verb
get
kandırmak, inandırmak, ikna etmek.
We will get him to go with us. I'll get her to sign the paper. We got him to speak. Verb
get
hazırlamak.
to get the breakfast/lunch/dinner: kahvaltıyı/yemeği hazırlamak.
Will you help
me get dinner: Yemeği hazırlamama yardım eder misin? 12.(özellikle hayvanlarda) gebe bırakmak.
Verb
get
(duygularını) etkilemek, müteessir etmek, dokunmak.
Her tears got me: Gözyaşları beni etkiledi/müteessir
etti.
The play didn't really get me: Piyes beni sarmadı.
Verb
get
hakkından gelmek, haklamak, baskın çıkmak, üstün gelmek, icabına bakmak, mat etmek.
I'll get them during the negotiations. Verb
get
öç/intikam almak, öldürmek,
argo canına okumak.
I'll get you/him: Senin/onun canına okurum. Verb
get
(hastalığa) yakalanmak, tutulmak, (hasta) olmak, (hastalık) kapmak.
He's got a bad cold. He got measles
from his sister. to get malaria.
Verb
get
şaşırtmak, kızdırmak, canını sıkmak, sinirlendirmek.
That remark got me. That music gets me.
It
really gets me when he says those stupid things: O saçmalamaya başlayınca tepem atıyor.
Verb
get
(bir yere) varmak, (menzile) ulaşmak, vasıl olmak.
What time do we get there? When does the train get there? Verb
get
gelmek, gitmek, hareket etmek.
get in here! Buraya gel! Verb
get
-bilmek, yapabilmek, başarmak, muvaffak olmak, fırsat(ını) bulmak.
If I get to see him I'll ask him
to call you: Onu görebilirsem sana telefon etmesini söylerim.
When you get to know him you'll find he's quite different from how you imagined: Onu tanımak fırsatını bulursan tasavvur ettiğinden çok farklı olduğunu göreceksin.
Verb
get
… olmak, -la(n)mak, -latmak/-letmek, maruz kalmak.
to get tired: yorulmak.
to get sick/old:
hastalanmak, ihtiyarlamak.
What's got you?
k.d. Sana ne oldu? Ne oluyorsun?
get lost: kaybolmak, kendini/yolunu kaybetmek.
to get one's hands dirty: ellerini kirletmek.
to get married: evlenmek.
to get a blow: darbeye maruz kalmak, darbe yemek.
I got a blow on the head: Kafama bir yumruk yedim.
Verb
get
(para) kazanmak, almak.
He's eager to get but not give. Verb
get
sıvışmak, tüymek. Verb
get
(bir işe) başlamak, girişmek (bu anlamda
get sonuna fiilin
-ing hali gelir).
to get
working: çalışmaya başlamak, işe girişmek.
Verb
get
sebep olmak, ilgisi olmak.
What's that got to do with it? Bunun onunla ne ilgisi var? Verb
get
(sonuç olarak) bulmak, (hesaplayıp) bulmak.
I got the answer to the problem. Verb
get
ilgi çekmek, hoşa gitmek. Verb
get
vurmak, isabet etmek, çarpmak, öldürmek.
The shrapnel got him in the arm: Şarapnel koluna isabet
etti.
That shot got him: O kurşunla öldü.
Verb
get
farketmek, farkına varmak, görmek, sezmek.
Did you get that look? Verb
get
hayvan yavrusu, döl, zürriyet.
the get of a stallion: tay. Noun
get
(tenis vb.'de aleyhte sayı olabilecek topu) kurtarma. Noun
(uçağa, vapura) binmek Verb
kabul edilmek
telaşlanmak Verb
kansızlaşmak Verb
kızgınlaşmak Verb
darılmak Verb
kafası bozulmak Verb
kızmak Verb
tersi dönmek Verb
infiale kapılmak Verb
hırslanmak Verb
kafası kızmak Verb
yardım almak Verb
izin zni almak Verb
izin almak Verb
usanç getirmek Verb
sıkılmak Verb
iş bulmak Verb
(işe) başlamak Verb
yakayı ele vermek Verb
bozuk para almak Verb
ucuza almak Verb
kazıklanmak Verb
serinlemek Verb
anlamak Verb
anlaşmaya varmak Verb
bulutlanmak Verb
kalabalıklaşmak Verb
soğumak Verb
soğuklaşmak Verb
acısını çıkarmak Verb
çatallaşmak Verb
sersem olmak Verb
yamrulmak Verb
şaşılaşmak Verb
ortalık kararmak Verb
kararmak Verb
derinleşmek Verb
zorlaşmak Verb
bulaşmak Verb
pislenmek Verb
kirlenmek Verb
sucuk gibi ıslanmak Verb
mayışmak Verb
kurumak Verb
tozlanmak Verb
nişanlanmak Verb
acısını çıkarmak Verb
heyecanlanmak Verb
fiyatlanmak Verb
yağlanmak Verb
tavlanmak Verb
şişmanlamak Verb
şişmek Verb
sislenmek Verb
dolmak Verb
hiddete kapılmak Verb
damarı tutmak Verb
tüyleri diken diken olmak Verb
daralmak Verb
zorlaşmak Verb
ağır azarlanmak Verb
hıçkırık tutmak Verb
tam anlaşılmak Verb
karın rnıı acıkmak Verb
buzlanmak Verb
buzlaşmak Verb
iltihaplanmak Verb
iltihaplanmak Verb
malumat almak Verb
bilgi almak Verb
tekme yemek Verb
haylazlaşmak Verb
hafiflemek Verb
laçkalaşmak Verb
gevşemek Verb
laçka olmak Verb
bollaşmak Verb
bollanmak Verb
kaybolmak Verb
arazi olmak Verb
duman olmak Verb
(fiyat) düşmek Verb
topaklanmak Verb
yaramazlaşmak Verb
küflenmek Verb
harekete geçmek Verb
acele etmek Verb
çabuk olmak Verb
gitmek Verb
yola koyulmak Verb
şaşırmak Verb
darlaşmak Verb
daralmak Verb
yaramazlaşmak Verb
asabileşmek Verb
sinirlenmek Verb
huylanmak Verb
dikkat çekmek Verb
fark edilmek Verb
tuhaflaşmak Verb
yaşlanmak Verb
kaçmak Verb
dışarı çıkmak Verb
dışarı sızmak Verb
sızmak Verb
çıkmak Verb
Çık dışarı!
Defol!
parasını almak Verb
maaş almak Verb
dolgunlaşmak Verb
tombullaşmak Verb
puan almak Verb
fakirleşmek Verb
temellük etmek Verb
sahip olmak Verb
hamile kalmak Verb
yağmurlamak Verb
zenginlemek Verb
zenginleşmek Verb
kalıplaşmak Verb
pütürlenmek Verb
odunlaşmak Verb
zayıf düşmek Verb
zayıflamak Verb
keskinleşmek Verb
kasılmak Verb
hasta düşmek Verb
hasta olmak Verb
konudan çıkmak Verb
laçka olmak Verb
laçkalaşmak Verb
bayatlamak Verb
bayırlaşmak Verb
kazık yemek Verb
gerginleşmek Verb
güçlenmek Verb
diklenmek Verb
Defol
kuşku duymak Verb
içi bulanmak Verb
kuşkulanmak Verb
pirelenmek Verb
düğümlenmek Verb
zayıf düşmek Verb
düdük gibi kalmak Verb
zayıflamak Verb
darlaşmak Verb
keyiflenmek Verb
pürüzlenmek Verb
zayıflamak Verb
koflaşmak Verb
servete konmak Verb
şifa bulmak Verb
iyileşmek Verb
onmak Verb
iflah olmak Verb
beyazlanmak Verb
beyazlaşmak Verb
kireçlenmek Verb
bollanmak Verb
bollaşmak Verb
azgınlaşmak Verb
menzil içine girmek Verb
işi olmak Verb
iş bulmak Verb
kurtlanmak Verb
yalama olmak Verb
fenalaşmak Verb
başla ! acele et