[precede]

önde olmak, önce/evvel gelmek/olmak/vukubulmak, takaddüm etmek.
The rain was preceded by a violent
windstorm: Yağmurdan önce şiddetli bir fırtına esti.
Verb
önden gitmek, önünde yürümek.
A flag preceded the regiment: Alayın önünde sancak gidiyordu. Verb
önce vaki olmak. Verb
önceden sunmak/takdim etmek, açış sözü söylemek, söze … ile başlamak, giriş/girizgâh yapmak.
He preceded
his address with a welcome to the visitors: Davetlilere hoşgeldiniz diyerek sözlerine başladı.
Verb
derse başlamadan birkaç söz söylemek Verb