dava konusu olabilecek yazılar
Noun
Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Sentence
meblağın yazı ile belirtilmesi
sözünü eylemle desteklemek
Verb
istenilen sözcükleri bulamamak
Verb
anlatılamayacak kadar budala olmak
Verb
büyük çaptaki eğilimleri ve gündelik konuları tanımlayan terim
İzne Tabi Kelimelere İlişkin Genelge
Proper Name, Law
yeni sözcükler icat etmek
Verb
sözlerini teyit etmek
Verb
ağız kalabalığına getirmek
Verb
sözlerini zorla seçmek
Verb
hakaret dolu sözcükler
Noun
hakaretamiz sözcükler
Noun
hakaret edici sözler
Noun
sözünü geri almak,
k.d. tükürdüğünü yalamak.
sözünü geri almak; tükürdüğünü yalamak.
birbirine kırıcı sözler söylemek
Verb
ölen bir adamın son sözleri
Noun
Görürsün! Sen öyle zannededur!
So much for his famous motorbike! O meşhur motosikletin olacağı bu idi!
Lâfla peynir gemisi yürümez.
sözcüklerden çıkarılan tam anlam
birinin sözlerinden anlam çıkarmak
Verb
sözlerin tam anlamını kavramak
Verb
anlatacak kelime bulamamak, sözle anlatmaktan âciz olmak.
biriyle ihtilafı olmak
Verb
bir mektuba bazı sözlerle başlamak
Verb
söylediği tam sözler
Noun
başka bir ifadeyle
Adverb
bir başka ifadeyle
Adverb
aynen (bu sözlerle).
He didn't say in so many words: Aynen öyle söylemedi.
I told him in so many words: Ona aynen böyle söyledim.
aynen, açıkça, kesinlikle, kesin olarak.
He told me in so many words to go to Hell: Bana aynen
"cehennem ol!" dedi.
He did not say it in so many words: Aynen böyle demedi (fakat böyle demeğe getirdi).
kısaca, açıkça, kolay anlaşılacak şekilde.
I will explain it in words of one syllable: Bunu açıkça izah edeceğim.
sözleri hareketlere uydurmak
Verb
kaçamaklı/dolambaçlı konuşmak, lâfı gevelemek.
birinin sözlerini yanlış yorumlamak
Verb
birinin sözlerini yanlış yorumlamak
Verb
sözcüklerin yanlış kullanılması
sözünü esirgememek, açıkça/dobra dobra konuşmak.
He does not mince matters/his words: Sözünü sakınmaz,
dobra dobra konuşur.
He didn't mince matters with me: Yüzüme karşı/açıkça /çekinmeden söyledi.
Not to mince matters she just wasn't good: Açıkçası (sözün kısası) onda aranan liyakat yoktu.
yakası açılmadık sözler
Noun
(a) az konuşur, suskun.
a man of few words. (b) veciz, özlü.
konuşkan, çok konuşan, geveze.
sözcükleri parantez içine almak
Verb
ayrılırken söylenen sözler
Noun
ağzına bir parmak bal çalmak
Verb
birinin sözlerine bel bağlamak
Verb
cinas, kelime oyunu.
Noun
sözcükler üzerinde oyun oynamak
Verb
sözcükler üzerinde oynama
temenni mahiyetinde sözler
Noun
vasiyetnamede bir şeyin yapılmasını ya da yapılmamasını niyaz ya da rica eden (ama doğrudan emir niteliğinde olmayan) sözcükler
Noun
derse başlamadan birkaç söz söylemek
Verb
birinin sözlerini tevil etmek
Verb
sözle/ şifahen anlatmak, ifade etmek.
(a) birisine akıl öğretmek, ne söylemesi gerektiğini öğretmek, (b) uydurup birisinin ağzından konuşmak,
birisine söylemediği sözleri atfetmek.
kısa bir konuşma yapmak
Verb
birkaç söz karalamak
Verb
baştan çıkartıcı sözler
Noun
uymayan sözleri çizmek
Verb
sözcüklerin kaynağını araştırmak
Verb
sözlerini yalanlamak
Verb
birinin ağzından söz almak
Verb
birinin ağzından sözünü almak
Verb
(karşısındakinin) ağzından sözü kapmak; leb demeden leblebiyi anlamak.
You have taken the words out of my mouth: Ben de tam bunu söyleyecektim.
birinin sözlerine yanlış anlam vermek
Verb
sözlerini boşa harcamak
Verb
yayık ağızlı yayık yağı yayık yayık konuşmak
Verb
yanıltıcı/kaçamaklı söz.
weasel worded: kaçamaklı, yanıltıcı, yanlış anlamaya yol açan.
kullandığı sözcükleri tartmak
Verb
(a) söz, deyim, tabir, lâf, lâkırdı.
fair words: tatlı sözler.
four-letter word: küfür,
kaba söz,
I have no words for = words fail me: Sözle tarif edemem; söyleyecek söz bulamıyorum.
He is too stupid for words: Tarif edilmez derecede aptaldır.
in other words: başka tabirle.
words of one syllable: basit/açık sözler.
vain words: boş lâf.
words mean little when action is called for. (b) güfte.
I know the tune of the song, but I don't know the words. (c) ağız kavgası, münakaşa.
high words: hiddetli/ ağır sözler.
to have words with someone: birisi ile atışmak, çekişmek, münakaşa etmek.
words have passed between them: Atıştılar, birbirine kötü sözler söylediler.
dava konusu olabilecek hakaret eden sözler
Noun
dava konusu olabilecek hakaret dolu sözler
Noun
(poliçe) yazılı olan meblağ ile rakamların uyuşmaması
duygularını anlatmak için sözler yeterli değil
ne diyeceğimi bilemiyorum
kelimeler kifayetsiz kalıyor
söyleyecek söz bulamıyorum
yatık yazıyla sözler
Noun
yatık yazıyla yazılı sözler
Noun
tasvir edici sözcükler
Noun
(vasiyetname) kısıtlayıcı sözler
Noun
izne tabi kelimeler
Noun, Law
o anlama gelen birşeyler
Noun