önünde

Turkish-English Translation

  1. before
  2. pro
  3. (Lat.) coram
  4. against
  5. out in front
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

...'in gözü önünde
in full view of ... Adverb
...in önünde
in the presence of ... Adverb
başı önünde
crestfallen
göz inin önünde
before my very eyes
hakim önünde
in the dock Adverb, Law
herkesin önünde
publicly Adverb
mahkeme önünde
in the dock Adverb, Law
tam göz önünde
in full view
yargıç önünde
sub judice Adjective, Law
önünde gitmek
to go before Verb
önünde sonunda
ultimately Adverb
önünde sonunda
sooner or later Adverb
önünde sonunda
in the long run
önünde sonunda
eventually Adverb
önünde sonunda ödemek
to pay in the long run Verb
önünde ve arkasında ilan levhaları asılı olan adam
sandwich man
...in önünde diz çökmek
to kneel before ... Verb
arabası ile bir kapı önünde durmak
to draw up Verb
asker safları önünde bayrak ile bando geçirme
trooping the colours
ayrı ayrı söylemek veya göz önünde bulundurmak
to particularize Verb
başka bir mahkeme önünde bakılması gereken dava
foreign matter
binanın önünde veya bahçede bulunan merdivenli sahanlık
perron
bir meseleyi hep göz önünde tutmak
to keep track of a matter Verb
bir politikayı dikkate almak, göz önünde tutmak
to regard a policy Verb
bir yerin temsilciliğini mahkeme önünde üstlenmek
to take a brief Verb
ev önünde eşik
stoop
fiyat ve ücret artışlarının üretkenliğin önünde gittiği
overheated economy
göz önünde bulundurarak
taking into account
göz önünde bulundurmak
to make allowance for Verb
göz önünde bulundurmak
to take into consideration Verb
göz önünde bulundurmak
to take into account Verb
göz önünde bulundurmak
to remember Verb
göz önünde bulundurmak
to realize Verb
göz önünde bulundurulması gereken zarar
to make allowances for losses
göz önünde olma
publicity Noun
göz önünde tutar
considers
göz önünde tutarak
having regard to
göz önünde tutarak (ilke kararlarında kullanılan deyim)
considering that (in resolutions)
göz önünde tutmak
to take into consideration Verb
göz önünde tutmak
to count Verb
göz önünde tutulmayan
unconsidered
göz önünde tutulursa
considering
gözünün önünde olup bitmek
to go on under one's nose Verb
gözünün önünde yıldızlar uçuşmak
to see stars Verb
hafifletici şartlar göz önünde tutulacak olursa
allowing extenuating circumstances
her vitrin önünde durmak
to pause at every shop Verb
Herkes kanun önünde eşittir.
The law is no respecter of persons. Sentence, Law
herkesin önünde hakaret etme
public affront
herkesin önünde yapılan gürültülü kavga
brawl
'i göz önünde tutarak
bearing in mind
içeri girmeden kapı önünde kısa bir süre durmak
to pause at the door Verb
ihtimalini göz önünde tutarak
in contemplation of
işe almada göz önünde bulundurulacak nitelikler
hiring specification
kanun önünde aynı haklara sahip kimse
peer
kanun önünde ayrı din ve itikat sahibi kişilerin eşitliği
confessional equality
kanun önünde eşitlik
equality before the law
kanun önünde eşitlik
equality before law Noun, Law
kanun önünde kendi başına bir insan gibi muamele görmek
to be treated by law as a person in her his own right Verb
kapı önünde basamak
to door-step Verb
kasa önünde para sayma talimatı
counter requirements
mahkeme önünde bir istekte bulunan kişi
demandeur
mahkeme önünde işlenen
direct contempt
mahkeme önünde itiraf
judicial confession
mahkeme önünde suçun kabulü
plea of guilty
'nın tepesinde (dibinde , yayında , başlangıcında , sonunda , önünde , arkasında , ayak dibinde
at the top (bottom , side , beginning , end , front , back ,
noter önünde hazırlanmak
to draw up before a notary public Verb
noter önünde hazırlanmak
to draw up before a notary (public Verb
parayı birinin önünde saymak
to count money before sb Verb
pencere önünde dikilmek
to stand at the window Verb
rüzgâr önünde hızlı seyretme
scud
sonuçlar göz önünde tutularak yapılan yönetim
management by results
sözlü ve tanık önünde düzenlenmiş vasiyetname
nuncupative will
sulh hâkimi önünde yapılan duruşma
petty sessions
tanık önünde ifade vermek
to declare before witness Verb
tanıklar önünde sözlü vasiyet
nuncupative
üyeliğini göz önünde bulundurmak
to rush Verb
vb önünde müşteri çekmek için çığırtkanlık yapan kişi
barker
Turkish-English phrases from Zargan's own database