ün

English Turkish Phrases

un
kimse, kişi.
He's a bad un. Young uns. Pronoun
UN
= United Nations (Birleşmiş Milletler).
UN
Birleşmiş Milletler Proper Name, Organizations
UN Convention against Torture and Other Cruel, Inhuman or Degrading Treatment or Punishment
İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi Proper Name, Law
UN Convention on Civil and Political Rights
BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi Noun, Law
UN Convention on Contracts for the International Sale of Goods (CISG)
Uluslararası Mal Satış Sözleşmelerine İlişkin BM Konvansiyonu Noun, Law
UN Convention on the Rights of Persons with Disabilities
BMEHS Proper Name, Law
UN Convention on the Rights of the Child (UNCRC)
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Noun, Law
UN Global Compact
Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi Noun
UN International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights (ICESCR)
BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (ESKHUS) Noun, Law
UN Security Council
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Noun
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Translation

  1. report
  2. mark
  3. Noun reputation
  4. standing
  5. Noun publicity
  6. prominent
  7. prestige
  8. Noun celebrity
  9. prominence
  10. odour
  11. greatness
  12. renown
  13. glory
  14. notability
  15. woo
  16. lustre luster
  17. vocal
  18. bays
  19. fame
  20. character
  21. celebratedness
  22. famousness
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

kötü ün
notoriety Noun
kötü ün
disrepute
ün kazandırmak
to make known Verb
ün kazanmak
to rise to eminence Verb
ün kazanmak
to come into prominence Verb
ün kazanmak
to cut a splash Verb
ün kazanmak
to acquire renown Verb
ün kazanmak
to make a name for oneself Verb
ün kazanmak
to achieve a reputation Verb
ün kazanmak
to win a reputation Verb
ün kazanmak amacıyla çalışmak
to work with the object of earning fame Verb
ün sağlamak
to cut a shine Verb
ün salmak
to come to the fore Verb
ün şeref kaynağı
honour
ün yapmak
to build up a reputation Verb
ün yapmış ad
old name
avukat olarak ün kazanmak
to establish one's reputation as a lawyer Verb
bilimci olarak ün kazanmak
to win eminence as a scientist Verb
bir konuda ün kazanmak
to acquire reputation for Verb
birdenbire ün kazanmak
to leap into fame Verb
cesaretiyle ün kazanmış olmak
to have a reputation for courage Verb
dünya çapında ün sahibi
world- famous
dünya çapında ün sahibi
world famous
edebiyatta ün kazanmış gözde kişi
literary star
eskiden beri ün salmış
old- standing
finans çevrelerinde ün kazanmış adam
magnate of finance
hukuki yapıtları ile ün kazanmış hukukçu
jurist
iyi ün sahibi olmak
to be judged good Verb
kendi alanında büyük ün yapmış olmak
to have a great name in one's field Verb
komünist avcısı olarak ün yapan Amerikalı senatör Joseph R
mccarthyism
kötü bir ün kazanmış
notorious Adjective
kötü ün sahibi
disreputable
kötülüğü ile ün salmış
notorious Adjective
Tanrı Baküs'ün buyruğundaki rahibe
maenad
yakın geçmişte ün kazanmış olmak
to have come to the fore recently Verb
ağartılmamış un
unbleached flour Noun, Food-Kitchen
bir şeyi un ufak yapmak
to reduce something to ashes Verb
çok amaçlı un
plain flour Noun, Food-Kitchen
çok amaçlı un
all-purpose flour Noun, Food-Kitchen
Ekvator'un standart para birimi
sucre
elenmemiş kaba un
meal
geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye
the day after the fair
geleneksel opsiyon'un öteki adı
conventional option
içine kuru gıda (çay, un vb.) konulan metal kutu
canister
İktisatçı Thomas Malthus'un kuramı ile ilgili
malthusian
ipe un sermek
to make vain excuses Verb
kendinden kabaran un
self-rising flour Noun, Food-Kitchen
Lloyd's'un acentesi
lloyd's broker
Lloyds'un gemi hasar listesi
casualty book
Lloyds'un gemi kaza haberi bildirisi
casualty sheet
Mao Tse-tung'un felsefesi
maoism
mel'un
abominable
mel'un
accursed
mel'un
rotten
mel'un
tarnation
mel'un
anathematic
mel'un
asshole
mel'un
cursed
mel'un
damned
mel'un
drat
mel'un
drated
mel'un
infernal
mel'un
malefactor
mel'un
vicious
Okyanus'un Ekvator'a yakın sakin bölgeleri
doldrums Noun
un
flour .
un
farina
un
flour Noun, Food-Kitchen
un eleği
flour sifter Noun, Food-Kitchen
un fabrikası
flour mill Noun
un gibi
mealy
un ufak etmek
to crumble something finely Verb
un ufak olmak
to crumble to pieces Verb
üzerine un serpmek
to dredge Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Ses
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.

un
Tahıl veya bâzı gıdâ maddelerinin öğütülmesinden ... edilen toz hâlindeki besin