(sigorta) belli başlı bir uluslararası sigorta piyasası
bu piyasa 1689 yılında Edward Lloyd'un Londra'nın iş merkezindeki kahvehanesinde gemi sahipleri
Noun
denizciler ve tüccarların sigorta anlaşması yapmak üzere toplanması ile kurulmuştur
(at ve sığırlarda) ishal, sürgün.
çelik üreten firmaların hisse senedi.
where has.
where's he been all night?
A'nın devamlı müşterisi olmak
Verb
Fen Fakültesi veya Teknoloji bölümü mezunu.
ne yapacağını bilememek
Verb
ne yapacağını şaşırmak
Verb
birinin tek desteği olmak
Verb
kalbini kırmak, gücendirmek, incitmek, rencide etmek.
He broke my heart: Kalbimi kırdı.
I broke my heart over his unwarranted remark: Yersiz sözlerine çok gücendim.
yönetim kurulu üyesi maaşı
malını mülkünü mirasçılar arasında paylaştırmak
Verb
babasının mesleğini sürdürmek
Verb
kullanılması gereken dönemden çok önce malzeme stokları satın alan kişi
parasının karşılığını almak
Verb
ödediği paranın karşılığını almak
Verb
kız(dır)mak, öfkelen(dir)mek, hiddetlen(dir)mek, tepesi atmak, kan beynine fırlamak.
Home Secretary (İçişleri Bakanı).
he has.
he's got two cars.
karının yaptığı masraflardan kocanın sorumluluğu
(bir kimsenin) muhayyilesinde/hayalinde.
Allah bilir. (Allahtan başka) kimse bilemez.
babasının firmasına girmek
Verb
devlet yolu: İngilterede millî hükümet, Kanadada provens hükümeti tarafından yaptırılan geniş karayolu.
Kraliçe hükümdar ise:
Queen's highway.
Noun
komşusunun neler karıştırdığını bilmek
Verb
: -lim/-lım/-'üm/-lum.
Let's go: gidelim.
karısının parasıyla yaşamak
Verb
üyesi olan bir sigortacı (Lloyd's'un sigortacıları ancak Lloyd's acenteleri aracılığıyla sigorta yapar
ve bu acentelere sigortaların ödediği primler
Noun
uzun S: eskiden (genellikle İngilterede) kullanılan entegral işaretine benzer s harfi.
Noun
meters per second per second.
müşterisinin isteklerini yerine getirmek
Verb
yükümlülüklerini yerine getirmek
Verb
davranışlarına dikkat etmek, hal ve hareketlerini düzeltmek, dikkatli olmak.
uslu/terbiyeli/kibar ol, terbiyeni takın, sözlerine/hareketlerine dikkat et.
ailesini ihmal etmek
Verb
Old School/Old Series/Old Style.
= Office of Strategic Services.
master diplomasını almak
Verb
(borsa simsarlarının) alış ve satışlar(ı).
matbaacı çırağı matbaacı ruhsatı
terbiye, tutum, davranış. Genellikle
mind veya
watch fiilleriyle beraber kullanılır:
Mind your p's and q's while your Grandmother is here: Büyük annen burada iken uslu/terbiyeli ol.
Noun
özür dileyen suçu kabul etmiş olur.
saniyede radyan (açısal hız birimi).
Noun
yolculuğunun sonuna varmak
Verb
haftalık ücretini almak
Verb
birinin el yazısını tanımak
Verb
masraflarını geri almak
Verb
aklını başına toplamak, makul olmak
İngilizce alfabenin 19'uncu harfi.
Noun
S şeklinde boru veya herhangi bir şey;
Noun
kükürtün simgesi.
Noun, Chemistry
south, southern;
Adjective
= Savings and Loan: biriktirme ve ödünç verme.
S&L associations: Biriktirme ve yardım sandığı.
small capitals: küçük majüskül harfler.
Security Council (of the U.N.).
standard deviation.
Statistics
sözleşmede belirtilmiş kalitedeki malın satın alınması
gelecekteki fiyatı donduran
oğlunun borçlarını üstlenmek
Verb
(hukukî belgelerde)
to wit, namely = yani.
tedarikçi firmanın faturası
izin isteyerek gitmek
Verb
master diplomasını almak
Verb
vezne çeki (bir bankanın başka bir bankanın üzerine keşide ettiği ve veznedarına imzalattığı çek
doya doya, canının istediği kadar.
doyasıya, doya doya, kana kana, canının istediği kadar.
(a) seyahat, yolculuk, (b) seyahatname.
a book of travels.
(ABD'de:
State's)
evidence (of a criminal): suç ortakları aleyhinde tanıklık etmek, suç ortaklarını ele vermek.
İki kişi eğlenir, üçüncüsü cansıkar.
= Union of Soviet Socialist Republics: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği.
düşüncelerini açığa vurmak
Verb
White Russian Soviet Socialist Republic: Beyaz Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti.
parasının karşılığını istemek
Verb
what does. What's the man say? = What does the man say?
Çıkmadık candan ümit kesilmez.
Sentence
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
Sentence
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.