English-Turkish Translation

  1. Conjunction “a” belirsiz tanımlığının sesli harfle başlayan sözcükler önünde aldığı şekil.
    an event, an apple,
    an honor, an historian gibi.
  2. Conjunction (bkz: and ).
  3. Conjunction (bkz: if )
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

abatement of action
davanın düşmesi Noun, Law
acceptance of an action
davanın kabulü Noun, Law
admission of indictment
iddianamenin kabulü Noun, Criminal Law
an albatross around one's neck
başağrısı Noun
approach one's employer about an increase in salary
maaş zammı almak için işverene yaklaşmak Verb
associate one's self with someone in an undertaking
bir işte biriyle ortaklığa girişmek Verb
assumption of obligation
borcun nakli Noun, Civil Law
be an hono u r to one's country
vatanının medar-ı iftiharı (övünç kaynağı) olmak Verb
come to an arrangement with one's creditors
alacaklılarıyla anlaşmaya varmak Verb
commence an action
dava açmak Verb, Law
confer one's patronage upon an undertaking
bir girişimi himaye etmek Verb
consecrate one's life to an idea
hayatını bir fikre adamak Verb
deliver over an estate to one's son
bir mülkü oğluna devretmek Verb
develop one's plans to an audience
tasarılarını dinleyicilere anlatmak Verb
do one's work in an office
bürodaki görevinıyapmak Verb
do one's work in an office
bürodaki işinıyapmak Verb
eye-for-an-eye
kısas Noun, Religion-Faith
feel one's way towards an agreement
ihtiyatla bir anlaşmaya doğru gitmek Verb
fill in one's name on an official form
resmi bir forma adını yazmak Verb
find an outlet for one's emotions
coşkularına bir boşaltma yolu bulmak Verb
gain an advantage over one's competitors
rakibine karşı avantaj elde etmek Verb
get an advance on one's salary
kırdırmak Verb
get an idea fixed in one's mind
bir fikiri kafasına takmak Verb
get an idea fixed in one's mind
bir fikri kafasına çakmak Verb
get an idea into one's head
aklına olmayacak şey getirmek Verb
give an account of one's guardianship
vasiliğinin hesabını vermek Verb
give one's best attention to an order
bir siparişi karşılamak için titiz davranmak Verb
give one's best attention to an order
siparişi karşılamak için titiz davranmak Verb
give vent to one's feeling in an impassioned speech
tutkulu bir konuşmada duygularını ifade etmek Verb
have an empty house on one's hand
el inde boş bir ev olmak Verb
have an empty house on one's hands
elinde boş bir ev olmak Verb
have an exaggerated sense of one's own importance
kendine fazla önem vermek Verb
have an eye to one's interests
menfaatlerini gözetmek Verb
have an eye to one's own interests
menfaatlerini gözetmek Verb
have an impediment in one's speech
konuşma özürlü olmak Verb
have an independent income (of one's own
kendine ait geliri olmak Verb
have an independent income (of one's own)
kendi ayrı geliri olmak Verb
have/keep an ace up one's sleeve
en önemli habere/delile sahip olmak.
house one's old books in an attic
eski kitaplarını tavan arasına koymak Verb
keep an ace up one's sleeve
gizli bir kozu olmak Verb
leave an impress upon one's age
çağına damgasını vurmak Verb
lend one's name for an enterprise
adını bir girişime vermek Verb
look for an occupation suited to one's abilities
yeteneklerine uygun bir iş aramak Verb
lose one's life in an accident
kazada hayatıni kaybetmek Verb
make an arrangement with one's creditors
alacaklılarıyla anlaşmaya varmak Verb
mask one's emnity under an appearance of friendliness
düşmanlığını dostluk maskesi ardına gizlemek Verb
nature of the offence
suçun niteliği Noun, Criminal Law
not to yield an iota of one's privileges
ayrıcalıklarından hiçbir şey feda etmemek Verb
offer someone an interest in one's business
birine işine iştirak etmesini teklif etmek Verb
open an account to one's order
kendi adına hesap açmak Verb
pay in all one's trading credits into an account
bütün ticaret kredilerini bir hesaba ödemek Verb
print hand ; to print an address ; to print one's name ; printing types
matbaa harfi bir adresi matbaa harfleriyle yazmak adını matbaa harfleriyle
pursue one's studies to an end
(okulda) okumasını tamamlamak Verb
Qur'an
Mushaf Proper Name, Religion-Faith
Quran recitation
Kuran tilaveti Proper Name, Religion-Faith
Quran school
Kuran kursu Proper Name, Religion-Faith
render an account for one's expenditures
masraflarının hesabını vermek Verb
renounce an inheritance (one's interest in an estate)
mirastan (bir terekedeki hakkından) vazgeçmek Verb
secure an office through one's pull
birinin pistonu ile bir mevkie geçmek Verb
set one's heart on becoming an engineer
mühendis olmayı kafasına koymak Verb
sign away one's interest in an estate
emlakteki bir hakkını devretmek Verb
stamp one's name and address on an envelope
adını ve adresini zarfın üstüne basmak Verb
stamp one's name and address on an envelope
adını ve adresini zarfın üzerine basmak Verb
subjective elements of the offense
suçun manevi unsurları Noun, Criminal Law
to form an estimate of someone's capabilities
bir kimsenin yetenekleri hakkında fikir edinmek.
trace one's descent back to an old family
soyu eski bir aileden gelmek Verb
transfer of an action
davanın nakli Noun, Law
venture one's fortune in an enterpise
bir girişimde şansını denemek Verb
per an
yıllık, senelik, yılda, senede.
He gets $60000 per annum: Yılda $60000 alıyor.
Qur'an
Kur'an Proper Name, Religion-Faith
Qur'an
Kuran Proper Name, Religion-Faith
Xi'an
Şian Noun, Place Names
an Abyssinian
Habeş Noun
an activist
militan
an armful
kucak dolusu
an Australian
avusturalyalı
an Austrian
Avusturyalı
an authority
kutup
an ecliptic
tutulum çemberi
an Egyptian
mısırlı
an emetic
kusturucu
an Ethiopian
Habeş Noun
an expectorant
söktürücü
an eye for an eye
Kısasa kısas, dişe diş, kana kan, (intikam maksadıyla) aynen mukabele.
an hour
saatte ortalama 90 km . sürat
an Indian
hintli
an Iraqi
ıraklı
an oblique
eğilme
an oldman
ağababa
an upstart
zıpçıktı
an.
= yılında.
answer an inquiry
bir soruya yanıt vermek Verb
an't
“
am not, are not, is not, has not” sözcüklerinin kısaltılmışı.
an't
ain't
adopt an attitude
tutum takınmak Verb
advance an argument
bir fikir ileri sürmek Verb
allow an item in an account
bir hesap kalemini kabul etmek Verb
allow an item in an account
bir hesap kaleminıkabul etmek Verb
appoint an heir
mirasçı tayin etmek Verb
approve of an appointment
bir atamayı yerinde bulmak Verb
arrange for an interview
görüşme ayarlamak Verb
avoidance of an agreement
bir sözleşmenin feshi Noun
break into an applause
alkışlamak Verb
bring an action for an infringement
ihlâl nedeniyle dava açmak Verb
bring an action for an infringement
bir ihlâl davası açmak Verb
built an extension to an hospital
hastaneye yeni pavyon eklemek Verb
calling an election
seçim çağrısı
cancel an obligation
bir yükümlülüğü kaldırmak Verb
deal in an article
belli bir ürün ticareti yapmak Verb
deduct an item from an account
kalemi hesaptan indirmek Verb
deduct an item from an account
bir kalemi hesaptan indirmek Verb
discharge an order
siparişi yerine getirmek Verb
elude an obligation
bir yükümlülükten kaçmak Verb
endorse an opinion
bir fikre katılmak Verb
enforce an award
icraya koymak Verb
falsify an item in an account
hesaptaki bir kalemde tahrifat yapmak Verb
file an application for an injunction
ihtiyati tedbir alınması için başvuruda bulunmak Verb
form an estimate
tahminde bulunmak Verb
grant of an easement
irtifak hakkı verme
handling of an order
bir siparişin yerine getirilmesi
have an interest in an enterprise
bir şirkette payı olmak Verb
have an interest in an estate
bir mirasta payı olmak Verb
implement an agreement
bir sözleşmeyi uygulamak Verb
infancy of an industry
bir sanayinin yeni doğmakta oluşu
lay down an indictment
bir ithamname vermek Verb
like an animal
hayvanca
limitation of an estate
bir gayri menkulün sınırları Noun
liquidate an inventory
(US) bir stoku tasfiye etmek Verb
make an abstract of an account
dekont çıkarmak
make an abstract of an account
hesap ekstresi çıkarmak Verb
make an allowance on an article
bir maldan indirim yapmak Verb
make an assertion
bir iddiada bulunmak Verb
make an excursion
gezintiye çıkmak Verb
many an
çoğunda, … ce, pek çok, müteaddit.
For many a day it rained: Günlerce yağmur yağdı (günlerin çoğu
yağmurlu geçti).
as many: aynı sayıda.
I saw 3 plays in as many days: 3 günde 3 temsil seyrettim.
marketing of an article
menkul değerlerin pazarlanması
meet with an accident
kaza geçirmek Verb
pass an item to an account
bir kalemi bir hesaba geçirmek Verb
payment into an account
bir hesaba yapılan ödeme
perfect an invention
buluşa güncellik kazandırmak Verb
play down an issue
bir sorunu olduğundan önemsiz göstermek Verb
plead an alibi
suç işlenirken orada bulunmadığını iddia etmek Verb
produce an actress
bir aktrisi sahneye çıkarmak Verb
provoke an unpleasant incident
hadise çıkarmak Verb
put an call fas
çift ikramiyeli işlem fiyatı
put an emphasis
vurgu yapmak Verb
qualifications for an examination
(US) sınava girmeye hak kazanmış olma
reinforce an argument
bir düşünce izhar etmek Verb
renunciation of an inheritance
gelecekteki bir miras hakkından vazgeçme
rerun of an election
yeniden yapılan seçim
satisfaction of an accord
bir anlaşmanın ifası Noun
scratch an item from an account
hesaptan bir kalemi silmek Verb
scratch an item from an account
hesaptan bir kalem silmek Verb
scratch an item of an account
hesaptan bir kalemi silmek Verb
share in an inheritance
bir mirastaki pay
stamp an address on an envelope
bir zarfın üstüne adres basmak Verb
stamp an address on an envelope
bir zarfın üzerine adres basmak Verb
subject for an essay
deneme konusu
survive in an office
bir mevkide tutunmak Verb
swear in an official
bir memura sadakat yemini ettirmek Verb
take an interest in an enterprise
bir girişimde mali iştiraki olmak Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Translation

  1. breath
  2. minute
  3. sec
  4. span
  5. twinkling
  6. wink
  7. moment
  8. instant
  9. split second
  10. mind
  11. where
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

iz'an
sagacity Noun
Kuran kursu
Quran school Proper Name, Religion-Faith
Kuran tilaveti
Quran recitation Proper Name, Religion-Faith
son anda
at the last minute Adverb
son anda
YANLIŞ: in the last minute Adverb
el'an
still
fer'an
accessorily Adverb, Law
her an
at any moment
kritik an
zero hour
kritik an
census moment
Kur'an
Qur'an Proper Name, Religion-Faith
Kur'an
Quran Proper Name, Religion-Faith
Kur'an
Koran Proper Name, Religion-Faith
tam an
precise moment
uğursuz an
inauspicious moment
an'ane
tradition
an'ane
form
an'aneperest
old-school
bir an önce cevap
early answer
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Zamânın bölünemeyecek ... lahza, dem
  2. Farsça ve ... çoğul eki
  3. Güzellik, alım, câzibe
  4. Şu
  5. Dimağ, zihin
  6. İsimden isim yapma eki
  7. Türkçe -den ekinin karşılığı olan ve ... fonksiyonunda birleşik şekiller yapar
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.