box

English-Turkish Translation

  1. Noun kutu, sandık.
  2. Noun kutu dolusu.
    a box of chocolates.
  3. Noun hediye kutusu, hediye.
  4. Noun posta kutusu.
  5. Noun loca.
  6. Noun (mahkemelerde) tanık veya jüri bölmesi.
  7. Noun kulübe.
    a sentry's box: nöbetçi kulübesi.
  8. Noun (a) av(cı) kulübesi, kabin, (b) telefon kulübesi/kabini, (c) elbise sandığı
  9. Noun (bkz: box stall ).
  10. Noun (at arabalarında) arabacı yeri.
  11. Noun (vagonda) yolcu veya yük kompartımanı.
  12. Noun çerçeveli dergi sayfası.
  13. Noun mahfaza, koruyucu kutu, kasa.
    a gear box: dişli kutusu.
    a fire-alarm box: yangın alarm mahfazası.
  14. Noun (beyzbolde) oyuncuların topa vurdukları yer.
  15. Noun ağaçtan özsu almak için yapılan kesik.
  16. Noun (caz) (a) telli saz (gitar vb.), (b) piyano.
  17. Noun gramofon, TV alıcısı.
  18. Noun (bkz: vagina ).
  19. Transitive Verb kutulamak, sandıklamak, kutuya/sandığa yerleştirmek.
  20. Transitive Verb
    box in/up: ambalaj yapmak.
  21. Transitive Verb kutu temin etmek.
  22. Transitive Verb kutu/sandık biçiminde olmak
  23. Transitive Verb
    box off
    den. (bkz: boxhaul ).
  24. Transitive Verb bölmelere ayırmak.
  25. Transitive Verb bir yapının etrafını tahta vb. ile kaplamak/kapatmak.
  26. Transitive Verb (özsuyunu dışarı akıtmak için) ağaç gövdesini kesmek.
  27. Transitive Verb (a) (ayrı tutulması gereken) koyun sürülerini birbirine karıştırmak, (b) şaşırtmak.
  28. yumruk, el/yumruk darbesi, şamar, tokat.
    He gave the boy a box on the ear: Oğlanın kulağına tokat
    attı.
    box-glove: yumruk eldiveni, boks eldiveni.
    box-match: yumruk oyunu, boks maçı.
    box-ring: yumruklaşma alanı.
  29. (özellikle kulağa) tokat/yumruk atmak, yumruk vurmak, yumruklamak, yumrukla dövmek.
    to box someone's
    ears: birine tokat atmak.
  30. boks maçı yapmak, ödüllü boks maçlarına girmek.
  31. yumrukla dövüşmek.
  32. Noun
    boxwood ile ayni anlama gelir. şimşir ağacı
    (Buxus sempervirens).
  33. Noun şimşir kerestesi.
  34. Noun ökaliptüs ve benzeri çit bitkileri.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

box-cutter
falçata Noun
box-cutter
maket bıçağı Noun
(theater) box
loca
accumulator box
akü kutusu
active box
borsa simsarlarının ikrazatı ya da müşterilerin marj programlarını teminat altına almak için borsa simsarlarının
kendileri veya müşterisi için menkul
ambulance box
ilkyardım kutusu
apple box
bir sanatçının üzerine çıktığı platform
apple box
televizyonda
audience box
dinleyici salonu
axle box
dingil yatağı
ballot box
oy sandığı, seçim sandığı.
battery box
akü akümülatör kutusu
black box
kara kutu: özellik ve görevleri belli, elemanları belirlenmemiş elektrik devresi. Noun
brain box
elektronik bilgisayar
cardboard box
karton kutu
carton box
karton kutu
cash box
kasa
cash box
para kutusu
check box
onay kutusu Information Technology
christmas box
Noel armağan paketi
christmas box
(Br) Noel armağanı
close box
kapatma kutusu Information Technology
collection box
iane kutusu
combination box
birleşik giriş kutusu Information Technology
contributing box
iane kutusu
contribution box
bağış kutusu
country box
villa
country box
(Br) sayfiye evi
deed box
senet kutusu
deed box
belgelerin saklandığı sandık
devil box
elektronik beyin
dialog box
iletişim kutusu Information Technology
dice box
zar kupası Noun
dickey box
şoför mahalli
dispatch box
diplomatik valiz
dispatch box
evrak çantası Noun
display box
teşhir kutusu
distributing box
buat
distributing box
dağıtma kutusu
distribution box
dağıtım kutusu
distribution box
sigorta kutusu Noun
dog box
trende köpek taşımaya mahsus furgon
dog box
köpek taşıyan furgon
dress box
(tiyatro) sahne yanı locası
drip box
damlalık
dump box
damper kasası Noun, Transport
exhaust box
çürük gaz kutusu
exhaust box
egzoz kutusu
exhaust box
egzos kutusu
fax- box
bir faks (faksimile) makinesinde bilgisayarlı belge saklama bölümü
filing box
dosya sandığı
fire- box
lokomotifin ocağı
flush box
rezervuar
flush box
tuvalet sifon su deposu Noun
folding box
katlanır kutu
fuse box
sigorta kutusu Noun, Transport
gate box
kapak gövdesi vana mahfazası
gift box
hediye paketi Noun
glove box
alet tablosu eldiven gözü
goggle box
televizyon aygıtı
grease box
yağdanlık
hope box
çeyiz sandığı
horse box
at taşımak için vagon
hub box
dingil yatağı
ink box
mürekkep hokkası Noun
insured box
içinde değerli mal olan posta paketi
jewelery box
mücevher kutusu Noun
joint box
bağlama kutusu
journal box
dingil yatağı
juke box
optik disk kutusu Information Technology
junction box
bağlantı kutusu
junction- box
(elektrik) bağlantı kutusu
justice box
hâkim kürsüsü
lock box
bu terim ayrıca bazı bankalarca sağlanan kiralık banka kasası kutularını da kapsar
lock box
kişisel kullanım için bir kasa ya da güvenlikli kutu
lubricating box
yağdanlık
mail box
mektup kutusu
missionary box
misyoner para kutusu
music box
(US) müzik kutusu
music box
laterna
music box
müzik kutusu
musical box
müzik kutusu
musical box
(Br) müzik kutusu
musical box
laterna
nesting box
folluk
omnibus box
sahne yan locası
omnibus box
balkon
outlet box
(elektrik) çıkış kutusu
paint box
boya kutusu Information Technology
paper box
karton
pencil box
kalem kutusu Noun
pete box
kasa
pinion box
dişli kutusu
pit box
(Br) parter locası
plug box
maden ocağında su boşaltma borusu
plywood box
kontrplak kutu
PO box
posta kutusu Noun
post box
posta kutusu Noun
postal box
posta kutusu Noun
post-office box
posta kutusu Noun
powder box
pudralık
press box
basına ayrılan yer
private box
postahanedeki özel mektup kutusu
private box
postanedeki özel mektup kutusu
prompt box
(tiyatro) suflör locası
safety box
kasa
scroll box
kaydırma kutusu Information Technology
sentry box
nöbetçi kulübesi Noun
sentry box
kulübe
service box
esas irtibat hattı
shine box
dans salonu
shoe box
ayakkabı kutusu
side box
tiyatroda yan loca
signal box
semafor kutusu
signal box
(demiryollarında) kumanda kulesi
signal box
makasçı kulübesi Noun
signal box
işaret kulübesi Noun
ski box
kayak kutusu Noun, Transport
snuff box
enfiye kutusu
soap box
alelacele yapılan konuşmacı kürsüsü
sound box
tınlama sesi
sound box
sağlam ses hücresi
squeeze box
(konuşma dili) akordiyon
stage box
(tiyatro) ön loca
strong box
kasa
suggestion box
yeni fikir kutusu
suggestion box
şikâyet kutusu
thrift box
kumbara
tin box
teneke kutu
token box
kumbara
tool box
alet kutusu
tool box
alet çantası Noun
transfer box
transfer kutusu Noun, Transport
transfer box
yardımcı vites kutusu Noun, Transport
transmission box
vites kutusu
transmission box
sürat dişli kutusu
valve box
ventil kutusu
voting box
oy sandığı
witness box
şahit kürsüsü
witness box
tanık kürsüsü
wooden box
tahta kutu
box bed
kutu biçimli yatak. Noun
box bed
katlanıp kutu şekline sokulabilen yatak. Noun
box board
karton
box calf
vidala (köselesi). Noun
box camera
kutu şeklinde basit fotoğraf makinesi. Noun
box car
kapalı yük vagonu
box coat
arkası bele oturmayan palto. Noun
box coat
(kalın) arabacı paltosu. Noun
box drain
dikdörtgen kesitli lâğım. Noun
box file
kutu dosya
box file
klasör
box freight
furgon
box holder
posta kutusu sahibi (posta kutusu kiralayan kişi ; postası kendisine ulaştırılan kırsal alanda yaşayan kişi
box in
tıkamak, kapamak, mahsur bırakmak.
to feel boxed in: kendini mahsur/kapatılmış hissetmek.
box number
gazete ilanlarına verilen cevapların gönderildiği gazete posta kutusu numarası
box off
(kıyıdan) açılmak Verb
box rent
posta kutusu kirası
box spanner
boru anahtarı (lokma anahtarı , somun anahtarı)
box springs
somya
box strapping
çelik ambalaj
box ticket
loca bileti
box truck
kapalı kasa kamyon
box up
bir malı kutuya koyup ambalajını yapmak Verb
box up
kutulamak Verb
box wagon
(Br) üstü ve etrafı tamamıyla kapalı yük vagonu
English-Turkish phrases from Zargan's own database