aside

  1. yan(a).
    to turn aside: bir yana sap(tır)mak, baştan çıkarmak.
    to stand aside: (bir) yana
    çekilmek.
    to draw a curtain aside: perdeyi yana çekmek.
  2. bir tarafa, kenara.
    put doubts aside: şüpheleri bir tarafa bırakmak.
    putting that aside:
    bundan başka, bu bir tarafa bırakılırsa.
    She stepped aside to let him pass: Kenara çekilerek ona yol verdi.
    The old leader stepped aside to allow an able young man to be elected: İstdatlı bir gencin seçilmesi için yaşlı önder (kenara) çekildi (adaylığını geri aldı).
  3. (yedek olarak) bir kenara.
    to put some money aside: bir kenara biraz para koymak (yedek para ayırmak).

    lay aside: bir tarafa koymak/saklamak.
    set aside: (a) ayırmak, saklamak, bir tarafa koymak.
    a bedroom set aside for guests: misafir için ayrılmış bir oda. (b)
    huk. iptal etmek, hükümsüz kılmak.
    The decision of the court set aside the new law: Mahkeme kararı yeni yasayı iptal etti.
  4. bir köşeye /köşede, uzağa, uzakta.
    He took him aside and talked business: Onu bir köşeye çekti
    ve iş hususunda konuştu.
    to put aside: geçici olarak bırakmak.
    He put his work aside: Bir süre için işini bıraktı.
  5. bertaraf, … şöyle dursun, -e rağmen.
    usual circumstances aside: normal şartlara rağmen.
    all
    joking aside: şaka bertaraf.
    Joking aside, we really must do something: Şaka bertaraf, cidden bir şeyler yapmalıyız.
  6. Theatre apar, yansöz: alçak sesle (gûya sahnedekiler işitmiyormuş gibi) seyircilere hitaben söylenen söz.
  7. yavaş söz: hazır bulunanlar işitmeyecek tarzda yavaş söylenen söz.
  8. arasöz, istitrat: kısa süre asıl konudan ayrılarak söylenen söz.
yaşlılığı için bir kenara para koymak Verb
bütün itibarını bir kenara bırakmak Verb
yaşlılığı için biriktirmek Verb
gelirinin bir bölümünü ayırmak Verb
gelir inin bir kısmını bir tarafa koymak Verb
gelirinin bir kısmını bir tarafa koymak Verb
(US) şaka bir yana
geçilmek Verb
bir kenara itmek, bertaraf etmek, kulak arkasına atmak, nazarı itibara almamak, umursamamak.
Our complaints
were simply brushed aside.
to brush difficulties/opposition aside: zorlukları/muhalefeti bertaraf etmek.
birini bir kenara çekmek Verb
bir tarafa çağırmak Verb
reddetmek, terketmek, bir kenara atmak, yüzüstü bırakmak, yüz çevirmek.
As soon as he became rich,
he cast aside all his all friends.
bir kenara çek(il)mek.
sıyırıp geçmek, sıyırtmak, hafifçe vurup sekmek/kaymak.
The arrow glanced off his shield. The spear
glanced off his armor and hit the wall.
ötekilerden bir kenara ayrılmak Verb
şaka bir tarafa
(a) terketmek, reddetmek, vazgeçmek, feragat etmek.
They laid aside their bad habits. (b) ayırmak,
saklamak, bir yana koymak, (c) biriktirmek.
lay aside money for one's old age. (d) (elinden) bırakmak, bir yana koymak.
He laid his book aside to listen to me.
para biriktirmek Verb
bir yana çekmek.
bir kenara bırakmak Verb
sarfınazar etmek Verb
sarfınazar
davanın reddi dilekçesi
çekilmek Verb
kenara çekilmek Verb
kenara çekmek Verb
bir kenara çekip gizli bir konu konuşmak Verb
bir kitabı okumayı bırakmak Verb
bir kenara epey para koymak Verb
tasarruf etmek, saklamak, (bir tarafa) ayırmak/koymak.
put the car away: arabayı garaja koymak.

put someone away: birisini cezaevine/tımarhaneye tıkmak.
put the food away: yemeği yeyip bitirmek/silip süpürmek.
parantez açmak Verb
bir talebi geri çevirmek Verb
bir hükmü bozmak Verb
bir vasiyetnameyi iptal etmek Verb
vasiyetnamenin geçersizliğini açıklamak Verb
itiraz kabul etmemek Verb
(a) ayırmak, ayırıp saklamak, bir kenara koymak.
set aside a little money each week. (b) lâğvetmek,
feshetmek, iptal etmek.
set a will aside: bir vasiyetnameyi iptal etmek.
The judge set aside the decision of the lower court. (c) sarfınazar etmek, dikkate almamak.
Setting aside my wishes in the matter, what would you really like to do?
bozmak Verb, Law
bir hakem kararını iptal etme
bir kenara koyma
ortadan kaldırmak Verb
deve yapmak Verb
kenara çekilmek Verb
kaçılmak Verb
savulmak Verb
yana çekilmek Verb
kenara çekmek, (perde vb.) açmak.
(a) bir tarafa dön(dür)mek, (b) saptırmak, vaz geçirmek.
bir kenara itmek Verb
(görüşleri , önerileri , vb) dikkate almamak Verb
(a) -den başka, … hariç (tutulursa), maada, üstelik, müstesna.
aside from his salary, he receives
money from investments: Maaşından başka yatırımlardan da para alır.
They had no more food, aside from a few stale rolls: Biraz kuru ekmekten başka gıdaları kalmamıştı.
yedek akçe olarak ayrılan meblağları onaylamak Verb
alıkonulmak Verb
saklanılmak Verb
bir itirazı susarak geçiştirmek Verb
itirazı susarak geçiştirmek Verb
şüphelerinden kurtulmak Verb
şüphelerini bir kenara bırakmak Verb
korkularından kurtulmak Verb
korkularını bir kenara bırakmak Verb
her türlü kısıtlamayı bir tarafa bırakmak Verb
bütün tutkuları bir yana bırakmak Verb
hükmü erteleme talebinde bulunmak Verb
kararın iptali talebi Noun, Law
kara gün için saklamak Verb
kara gün için saklamak Verb
birşeyi önemsememek Verb
birşeyi bir kenara ayırmak Verb
birşeyi görmezden gelmek Verb
boş zaman ayırmak Verb
birşeyi unutmak Verb
birşeyi rafa kaldırmak Verb
birşeyi göz ardı etmek Verb
birşeyi ertelemek Verb
birşeyi biriktirmek Verb
zaman ayırmak Verb
birşeyi bir kenara koymak Verb
birşeyi bir yana bırakmak Verb
birşeyi bırakmak Verb
birşeyden vazgeçmek Verb
bir hükmü bozmak
tecerrüt etmek Verb
bir iddiayı kabul etmemek Verb
uzlaşmayı feshetmek Verb
bir uzlaşmayı iptal etmek Verb
sözleşmeyi onaylamamak Verb
bir kararı iptal etmek Verb
bir muameleyi iptal etmek Verb
bir hükmü iptal etmek
bir vasiyetnamenin geçersiz olduğunu beyan etmek Verb
bir sözleşmeyi feshetmek Verb
kenara biraz para koymak Verb
kararı iptal etmek Verb
bir teklifi geri çevirmek Verb
rezerv ayırmak Verb
mahsus
hasretmek Verb
kahvaltılık
tahsisat ayırmak Verb
saklamak Verb
bir senedin iptali
uzağa fırlatmak, kaldırıp atmak.

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Un bulamacı veya helmelenmiş pirincin ortasına ... tavuk konarak yapılan yemek