yaşlılığı için bir kenara para koymak
Verb
bütün itibarını bir kenara bırakmak
Verb
yaşlılığı için biriktirmek
Verb
gelirinin bir bölümünü ayırmak
Verb
gelir inin bir kısmını bir tarafa koymak
Verb
gelirinin bir kısmını bir tarafa koymak
Verb
bir kenara itmek, bertaraf etmek, kulak arkasına atmak, nazarı itibara almamak, umursamamak.
Our complaints were simply brushed aside.
to brush difficulties/opposition aside: zorlukları/muhalefeti bertaraf etmek.
birini bir kenara çekmek
Verb
reddetmek, terketmek, bir kenara atmak, yüzüstü bırakmak, yüz çevirmek.
As soon as he became rich, he cast aside all his all friends.
sıyırıp geçmek, sıyırtmak, hafifçe vurup sekmek/kaymak.
The arrow glanced off his shield. The spear glanced off his armor and hit the wall.
ötekilerden bir kenara ayrılmak
Verb
(a) terketmek, reddetmek, vazgeçmek, feragat etmek.
They laid aside their bad habits. (b) ayırmak,
saklamak, bir yana koymak, (c) biriktirmek.
lay aside money for one's old age. (d) (elinden) bırakmak, bir yana koymak.
He laid his book aside to listen to me.
bir kenara çekip gizli bir konu konuşmak
Verb
bir kitabı okumayı bırakmak
Verb
bir kenara epey para koymak
Verb
tasarruf etmek, saklamak, (bir tarafa) ayırmak/koymak.
put the car away: arabayı garaja koymak.
put someone away: birisini cezaevine/tımarhaneye tıkmak.
put the food away: yemeği yeyip bitirmek/silip süpürmek.
bir talebi geri çevirmek
Verb
bir vasiyetnameyi iptal etmek
Verb
vasiyetnamenin geçersizliğini açıklamak
Verb
itiraz kabul etmemek
Verb
(a) ayırmak, ayırıp saklamak, bir kenara koymak.
set aside a little money each week. (b) lâğvetmek,
feshetmek, iptal etmek.
set a will aside: bir vasiyetnameyi iptal etmek.
The judge set aside the decision of the lower court. (c) sarfınazar etmek, dikkate almamak.
Setting aside my wishes in the matter, what would you really like to do?
bir hakem kararını iptal etme
kenara çekmek, (perde vb.) açmak.
(a) bir tarafa dön(dür)mek, (b) saptırmak, vaz geçirmek.
(görüşleri , önerileri , vb) dikkate almamak
Verb
(a) -den başka, … hariç (tutulursa), maada, üstelik, müstesna.
aside from his salary, he receives money from investments: Maaşından başka yatırımlardan da para alır.
They had no more food, aside from a few stale rolls: Biraz kuru ekmekten başka gıdaları kalmamıştı.
yedek akçe olarak ayrılan meblağları onaylamak
Verb
bir itirazı susarak geçiştirmek
Verb
itirazı susarak geçiştirmek
Verb
şüphelerinden kurtulmak
Verb
şüphelerini bir kenara bırakmak
Verb
korkularından kurtulmak
Verb
korkularını bir kenara bırakmak
Verb
her türlü kısıtlamayı bir tarafa bırakmak
Verb
bütün tutkuları bir yana bırakmak
Verb
hükmü erteleme talebinde bulunmak
Verb
kararın iptali talebi
Noun, Law
kara gün için saklamak
Verb
kara gün için saklamak
Verb
birşeyi bir kenara ayırmak
Verb
birşeyi görmezden gelmek
Verb
birşeyi rafa kaldırmak
Verb
birşeyi göz ardı etmek
Verb
birşeyi bir kenara koymak
Verb
birşeyi bir yana bırakmak
Verb
bir iddiayı kabul etmemek
Verb
bir uzlaşmayı iptal etmek
Verb
sözleşmeyi onaylamamak
Verb
bir kararı iptal etmek
Verb
bir muameleyi iptal etmek
Verb
bir vasiyetnamenin geçersiz olduğunu beyan etmek
Verb
bir sözleşmeyi feshetmek
Verb
kenara biraz para koymak
Verb
bir teklifi geri çevirmek
Verb
uzağa fırlatmak, kaldırıp atmak.