bargain

  1. Noun, Advertising pazarlık
  2. pazarlık.
    to get the best out of the bargain: pazarlıktan kârlı çıkmak.
    to drive a hard bargain:
    sıkı sıkıya pazarlık yapmak, pazarlığı lehine sonuçlandırmak, alışverişte kârlı çıkmak.
    make the best of a bad bargain: zor bir durumdan en az ziyanla sıyrılmak.
  3. kelepir, pazarlıkla/ucuz alınan mal.
    a real bargain: tam bir kelepir.
  4. ucuz, tenzilatlı, ehven fiyatla, elden düşme.
    bargain prices: ucuz/tenzilatlı fiyatlar.
    bargain
    sale: tenzilatlı/ucuz satış.
    bargain day: ucuz satış günü.
    bargain counter: ucuz mallar masası.
    to be a bargain: ucuz olmak.
    bargain hunter: kelepirci, kelepir avcısı, ucuz mal peşinde koşan kimse.
  5. (ticarî) anlaşma, uyuşma, işlem, muamele.
    It's a bargain! (a) Tamam, anlaştık! (b) Bu bir kelepirdir.

    He made a bad bargain: Fena bir anlaşma yaptı, pazarlıkta aldandı.
    a losing bargain: zararına bir işlem.
    A bargain is a bargain: Söz ağızdan çıkar. (Verilen söz tutulmalıdır).
  6. uysal.
    His mother-in-law was no bargain: Kaynanası uysal değildi.
  7. pazarlık etmek, pazarlığa girişmek.
    to bargain a new wage increase. to bargain over an article.

    to bargain with someone for something: birisiyle bir hususta pazarlığa girişmek.
  8. uyuşmak, anlaşmak.
    We bargained over a three-year term: Üç yıllık bir anlaşma yaptık.
  9. kayıt ve şarta bağlamak, şart koşmak, taahhüt et(tir)mek.
    The trade union bargained that its members
    should have another week's holiday: İşçi birliği, üyelerine bir hafta daha tatil verilmesini şart koştu.

  10. bargain for: ummak, beklemek, tahmin etmek, hesaba katmak.
    That is not what he bargained for:
    Bunu beklemiyordu/hesaba katmamıştı.
    I didn't bargain for that: Bu hiç hesapta yoktu/bunu beklemiyordum.
    I had not bargain for such heavy rain, and I got very wet without coat.
özgürlüğünü satmak Verb
bir pazarlığı tokalaşarak sonuçlandırmak Verb
kelepir
bir pazarlıktan vazgeçmek Verb
kazık yeme
alışverişte kazık yeme
bir işten çok para kazanmak Verb
pazarlıkta kaybeden taraf olmak Verb
işi bağlamak Verb
namuslu ticaret
anlaşmayı feshetmek Verb
işi bozmak Verb
bir anlaşmayı bozmak Verb
peşin muamele
peşin iş
insafsız tefecilik
aldatıcı
yakında mirasa konacak birine yüksek faizle borç vermek için akdedilen sözleşme
dolandırıcı bir sözleşme
yakında mirasa konacak olan bir kimseye yüksek faizle borç vermek yoluyla ya da böyle bir kimsenin acemiliğinden
ya da ahlâklı davranışından yararlana
kelepir
ucuza düşürme
bir iş pazarlığını bağlamak Verb
bir işi bağlamak Verb
bir pazarlığı sona erdirme
ucuz fiyat
ölü fiyat
spot fiyatı
iyi bir pazarlık etmek Verb
iyi iş yapmak Verb
acımasızca çıkarını savunmak Verb
sıkı pazarlık etmek Verb
yahudi pazarlığı yapmak Verb
içki masasında yapılan pazarlık ve anlaşma.
menkul kıymetler borsasının kapanışından sonra akdedilen alımlar ve satımlar
ertesi günün ilk işlemleri olarak kabul edilir
bunlar
pazarlığa girişmek Verb
sözleşme akdetmek Verb
ucuza kapatma
kesin borsa muamelesi
vadeli ticari iş
bir şeyi yok fiyatına satın almak Verb
bir şeyi ucuza kapatmak Verb
düşürmek Verb
bir şeyi caba olarak vermek Verb
ucuza satın alma
karşı iş
kıyak iş kokusu almak Verb
üstelik, hem de, caba.
The new housekeeper proved to be a fine cook in the bargain: Yeni kâhya üstelik iyi bir aşçı imiş.
pazarlığa bir şey katmak Verb
üstelik
ortak iş
kelepiri elden kaçırmamak için atlamak Verb
zararına
ziyana sokan iş
kârsız iş
götürü pazarlık
bir satış anlaşmasını bağlamak Verb
bir işi bağlamak Verb
iyi iş yapmak (veya satın almak Verb
yiğitliğe bok sürmemek Verb
belirli hisse senetlerini satmak isteyen müşterilerle bu hisse senetlerinden satın almak isteyenlerin
bulunması sonucu yapılan anlaşma
borsada
peşin pazarlık
alıcıya gerektiğinde götürü bir para ödeyerek girmiş olduğu taahhüdü iptal etmek hakkını sağlayan bir maddi işlem
borsada ikramiyeli muamele
primli piyasa
iyi iş yapmak Verb
suçlananın suçunu kabul etmesi ya da başkaları aleyhinde tanıklık yapmasıyla ilgili savcıyla suçlanan
ya da onun avukatı arasındaki anlaşma
(US) daha az bir suç isnadı ya da savcı tarafından başka bir ödün karşılığı
ikramiyeli muamele
(borsa) ikramiyeli muamele
okazyon
anlaşmayı bozmak Verb
bir işten vazgeçmek Verb
bir işi geçmişe uygulamak istemek Verb
bir ticari işi başarıyla sonuçlandırmak Verb
belgeye bağlanmış bir ticari anlaşma
el altından satmak Verb
(borsa) vadeli muamele
özel teklif
peşin pazarlık
anlaşmaya bağlı kalmak Verb
pazarlık yapmak Verb
bir pazarlığı tokalaşarak sona erdirmek Verb
uzlaşmak, anlaşmak, pazarlığı uydurmak.
We couldn't strike a bargain with the salesman, the price was too high.
bir şeyi caba olarak vermek Verb
az kâr bırakan iş
vadeli alışveriş.
borsada hisselerin ucuza gitmesi
ticari bir sözleşme yapmak Verb
taraflardan birinin bir uzmana danışmaya zaman bulamadığından ötürü yapılan anlaşmanın adil olmadığının ortaya çıkması
bu tür anlaşmalar kanun nazarında geçersiz kılınabilir
bir pazarlıktan vazgeçmek Verb
bir olayı ıslatmak Verb
içki masasında yapılan pazarlık ve anlaşma.
düşük ücretle yolcu taşıyan havayolu
düşük ücretle yolcu taşıyan hava yolu
gayrimenkul satış anlaşması
ucuza elden çıkarmak Verb
indirimli mallar reyonu
kelepir bodrumu: bazı büyük mağazalarda ucuz malların satıldığı bodrum katı. Noun
hisse kapanış kayıt defteri
toplu iş sözleşmesi müzakeresinde bulunmak Verb
toplu sözleşme görüşmelerinde bulunmak Verb
menkul değerler gişesi
indirimli satış günü
(Br) borsada vadeli muamele
peşin para piyasası
kelepirci
borsa spekülatörü
ucuza düşürmek için fırsat arama
borsa spekülasyonu yapma
borsada fırsat kollama
en düşük fiyat (kur
en düşük fiyat
kaparo
pey akçesi
fiyat üzerinde pazarlık yapmak Verb
güvenmek, itimat etmek.
You can't bargain on what he'll do in this situation: Bu durumda ne yapacağı
belli olmaz (yapacağına güvenilmez).
bir şey üzerinde çekişe çekişe pazarlık etmek Verb
pey akçesi
indirimli özel fiyat
kelepir fiyat
indirim fiyatı
(US) indirimli satış
ucuz eşya satışı
okazyon satış
reklam satışı
(US) indirimli satış reklamı
ucuzlatılmış tur
ucuz bilet tarifesi
götürü iş
bir işten vazgeçmek Verb
bir gayri menkulün satış senedi
toplu pazarlığa girmeme
açık artırmada kelepir bir iş yapmak Verb