bir iki

Turkish-English Translation

  1. one or two
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

bir iki lokma atıştırmak
to have a bite Verb
ağıza bir iki lokma atma
chew
birine bir iki satır bir şey göndermek
to send someone a nfr Verb
birine bir iki satır çiziktirmek
to knock off a line or two to sb Verb
birine bir iki satır mektup yazmak
to drop someone a line Verb
(dergi) iki sayı bir arada
combined issues
ama iki misli paraya bir bahis daha teklif eder
double or quits
aynı mal üzerindeki iki mülkiyetin tek bir kişide birleşmesi
confusion of titles
bir çarpışma da her iki tarafında kusuru bulunması klozu
both-to blame collisions clause
bir çarpışmada her iki tarafın da kusuru bulunması klozu
both-to-blame collision clause
bir davada her iki taraf mahkeme kararını temyiz etmek
to cross appeal Verb
bir davada her iki tarafın kararı temyiz etmeleri
cross appeal Noun
bir davada son kararı veren on iki kişilik jüri heyeti
petty jury
bir davada son kararı veren on iki kişilik jüri heyeti
petit jury
bir dediği iki olmamak
to have all one's wishes fulfilled Verb
bir dediği iki olmamak
to be obeyed without hesitation Verb
bir dergi ya da gazetenin iki baskı tarihi arasındaki süre
issue life
bir dergide reklama ayrılan orta daki sayfanın iki yüzü
centre spread
bir dergide reklama ayrılan ortadaki sayfanın iki yüzü
centre center spread
bir dersi on iki saate yaymak
to spread a course of studies over twelve hours Verb
Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
Two heads are better than one. Sentence
bir eve iki kat ilave etmek
to raise a house two storeys Verb
bir evrakı iki suret hazırlamak
to make out a document in duplicate Verb
bir hareketle iki işi başarmak
to kill two birds with one stone Verb
bir kâğıdın her iki yüzüne de yazmak
to write on both sides of a piece of paper Verb
bir kâğıdın her iki yüzüne yazmak
to write on both sides of a piece of paper Verb
bir kambiyo senedinin ödenmemesi durumunda ilk iki aşama
notion and protest
bir koyundan iki post çıkarmak
to want the penny and the bun Verb
bir lafı iki etmez
he needed no second bidding made
bir meblağı iki misline çıkarmak
to double a sum Verb
bir şeyi iki gün içinde yapmak
to do something inside of two days Verb
bir şeyi sırayla paylaşan iki kişi
box and cox
bir siyasal partinin iki aşırı ucunun ortasında olan kişi
centrist
bir sözünü iki etmemek
to do everything another person asks for Verb
bir taşla iki kuş vurmak
to kill two birds with one stone Verb
bir ya da iki kişilik hafif atlı araba
buggy
birbirine ters düşen iki hakkın bir şahısta birleşmesi
confusion of debts
geçinmek; iki yakasını bir araya getirmek
to make ends meet Verb
her iki taraf için de yükümlülükler bir bütün oluşturan
entire contract
iki (film) bir arada
double feature program (me)
iki ayağı bir pabuca girmek
to panic haste Verb
iki ayağı bir pabuçta olmak
to take time by the forelock Verb
iki ayda bir
bimonthly Adverb
iki ayda bir kez
bimonthly Adverb
İki Dil Bir Bavul
On the Way to School Proper Name, Cinema
iki dirhem bir çekirdek
quite the thing
iki dirhem bir çekirdek
spiffed up
iki dirhem bir çekirdek
as sweet as a nut
iki dirhem bir çekirdek giyinmek
to be dressed up to the nines Verb
iki dirhem bir çekirdek yapmak
to lay someone out in lavender Verb
iki el inde de bir kitap
a book in either hand
iki geceliğine bir oda rica ediyorum
I need hotel accomodation for two nights
iki gönül bir olunca samanlık seyran olur
love in a cottage
iki günde bir
every other day
iki haftada bir
bi weekly
iki karpuzu bir koltuğa sığdırmak
to perform a balancing act Verb
iki karpuzu bir koltuğa sığdırmak
to perform a juggling act Verb
iki karpuzu bir koltuğa sığdırmaya çalışmak
to spread yourself too thin Verb
iki kelimeyi veya bir kelimenin seslerini ayıran kısa çizgi
hyphen
iki kez katlanmış bir sayfa kâğıt
quarternion
iki kişilik bir oda
double room
iki kişilik bir odadaki tek kişilik iki yataktan her biri
twin bed
iki seçim arası bir boşluğu doldurmak için yapılan seçim
by election
iki şey arasına başka bir şeyi sokmak
to interpolate Verb
iki taraf arasında bir uzlaşmaya varmak
to effect a settlement between two parties Verb
iki ucu bir olan
double ended
iki ucunu bir araya getirmek
to come into line Verb
iki ürün bir arada ambalajlı
pack offer
iki ürün bir arada ambalajlı
banded offer
iki üründen oluşan ve indirimli fiyatla satılan bir ambalaj
twin pack
iki ya da daha çok hak kın bir kişide toplanması
merging of (two or more) rights in one person
iki ya da daha çok talibi olan bir arsanın durumu
scrambling possession
iki yakasını bir araya getirmek
to keep one's head above water Verb
iki yakayı bir araya getirmede güçlükle karşılaşmak
to have difficulties in making both ends meet Verb
iki yakayı bir araya getirmek
to make both ends meet Verb
iki yakayı bir araya getirmek
to make (both) ends meet Verb
iki yılda bir
bi yearly
iki yılda bir yer alan
biennial
ikide bir
frequently Adverb
tam günlük bir iş için iki kişinin sorumluluk yüklenmesi
job sharing
Üçe kadar sayıyorum. Bir, iki, üç!
On the count of three. One, two, three!
Turkish-English phrases from Zargan's own database