İngilizce - Türkçe Sözlük | İngilizce

kaderleri bir olmak

to throw in one's lot with sb Verb

acıklı bir halde olmak

to be in a wretched state Verb

apaçık bir şey olmak

to go without saying Verb

ayrı bir varlığı olmak

to be a separate and distinct entity Verb

bambaşka bir şey olmak

to be a different kettle of fish Verb

başka bir hamurdan olmak

to be of another paste Verb

baskın bir duygu olmak

to flow through Verb

bini bir para olmak

to be a dozen a dime Verb

bir aileye sahip olmak

to be in the possession of a family Verb

bir ayağı çukurda olmak

to be living on borrowed time Verb

bir ayağı çukurda olmak

to be on the brink of the grave Verb

bir ayağı çukurda olmak

to be nearing one's end Verb

bir ayağı hapiste olmak

to have one foot in gaol Verb

bir ayakı çukurda olmak

to on its last legs Verb

bir ayaklanmanın baş olmak

to head a rebellion Verb

bir bankada çalışır olmak

to be employed in a bank Verb

bir beladan kurtulmuş olmak

to be quit of a trouble Verb

bir borca kefil olmak

to stand security for a debt Verb

bir çoğunluğa hâkim olmak

to be in control of a majority Verb

bir davanın savunucusu olmak

to become the advocate of a cause Verb

bir davaya muhatap olmak

to meet a charge Verb

bir dergiye abone olmak

to subscribe for a magazine Verb

bir deri bir kemik olmak

to be only skin and bone Verb

bir deri bir kemik olmak

to be emaciated Verb

bir derneğe üye olmak

to affiliate with an association Verb

bir dile hâkim olmak

to possess a language Verb

bir emisyona talip olmak

to subscribe to an issue Verb

bir eyaletin vatandaşı olmak

to state citizenship Verb

bir facianın eşiğinde olmak

to be on the verge of disaster Verb

bir fikir sahibi olmak

to hold a view Verb

bir fikir sahibi olmak

to maintain an opinion Verb

bir fikri olmak

to hold an opinion Verb

bir fikrin esiri olmak

to be preposessed with an idea Verb

bir filmde oyuncu olmak

to appear in a film Verb

bir firmanın yetkilisi olmak

to be the ruling spirit in a firm Verb

bir firmaya ortak olmak

to become a partner in a firm Verb

bir görüş sahibi olmak

to hold a view Verb

bir gruba dâhil olmak

to fall in with someone Verb

bir hâkimiyet altında olmak

to be under a sway Verb

bir hakka sahip olmak

to hold a right Verb

bir hizada olmak

to be in lob with Verb

bir iklime alışmış olmak

to be seasoned to a climate Verb

bir imzaya kefil olmak

to stand security for a signature Verb

bir işe halef olmak

to succeed to a business Verb

bir işe ortak olmak

to participation in a business Verb

bir işe talip olmak

to throw one's hat into the ring Verb

bir işe talip olmak

to run for a position Verb

bir işi olmak

to engage in a trade Verb

bir işi olmak

to hold a job Verb

bir işi olmak

to have a job Verb

bir işletmede iştiraki olmak

to have money in a business Verb

bir işte hisseleri olmak

to hold shares in a business Verb

bir işte kalifiye olmak

to be skilled in a business Verb

bir işte parmağı olmak

to be connected with an affair Verb

bir işte payı olmak

to have an interest in a business Verb

bir işte pişmiş olmak

to know what's what Verb

bir istikraza talip olmak

to subscribe to a loan Verb

bir kavgaya neden olmak

to provoke a controversy Verb

bir kazada kusuru olmak

to be at fault in an accident Verb

bir kıza talip olmak

to put the question Verb

bir komploya katılmış olmak

to get involved in a conspiracy Verb

bir konuda endişeleri olmak

to be under some apprehensions about a matter Verb

bir konuda ihtilaflı olmak

to be at issue on a question Verb

bir konuda yetkili olmak

to be an authority on a subject Verb

bir konudan bıkmış olmak

to be of a sick matter Verb

bir konunun dışında olmak

to be remote from a subject Verb

bir konuya aşina olmak

to be conversant with a matter Verb

bir konuya hâkim olmak

to be master of a subject Verb

bir kotaya sahip olmak

to dispose of a quota Verb

bir kurula ait olmak

to belong to a committee Verb

bir kurulda yeri olmak

to have a seat on a committee Verb

bir listenin başında olmak

to head a list Verb

bir maddeye uygun olmak

to conform to a clause Verb

bir meseleyi halletmiş olmak

to have disposed of an affair Verb

bir mesleğin mensubu olmak

to follow a profession Verb

bir meslek hayatı olmak

to be in work Verb

bir meslek sahibi olmak

to pursue a career Verb

bir meslekte eğitilmiş olmak

to be trained in a profession Verb

bir mevkiden sorumlu olmak

to be in charge of an office Verb

bir mevkie talip olmak

to run for a position Verb

bir mirasta payı olmak

to have an interest in an estate Verb

bir müzekkereye taraf olmak

to be a party to a writ Verb

bir niteliği olmak

to be possessed of a quality Verb

bir okuldan mezun olmak

to graduate from a school Verb

bir önergeye karşı olmak

to resist a motion Verb

bir oyun yazmakta olmak

to have a play on the stocks Verb

bir parti üyesi olmak

to be affiliated to a party Verb

bir partinin başında olmak

to be at the head of a party Verb

bir partinin başkanı olmak

to be the leader of a party Verb

bir partinin yüzkarası olmak

to be a disgrace to a party Verb

bir rütbesi olmak

to hold a rank Verb

bir şarta bağlı olmak

to have a string to it Verb

bir şehrin yabancısı olmak

to be a stranger to a town Verb

bir şemaya uygun olmak

to follow a pattern Verb

bir sendikaya üye olmak

to affiliate with an association Verb

bir senede kefil olmak

to guarantee a bill Verb

bir senede kefil olmak

to stand surety for the payment of a bill Verb

bir senete aval olmak

to endorse a bill of exchange Verb

bir şeyde becerikli olmak

to be a dab at sth Verb

bir şeyde kusurlu olmak

to be defective in sth Verb

bir şeyde üstün olmak

to shine in sth Verb

bir şeyde uzman olmak

to become a specialist in sth Verb

bir şeyde yeni olmak

to be a new hand to sth Verb

bir şeyden bol olmak

to have plenty of sth Verb

bir şeyden emin olmak

to make certain of sth Verb

bir şeyden mesul olmak

to have to account for sth Verb

bir şeyden müteşekkil olmak

to be composed of sth Verb

bir şeye alışık olmak

to have grown used to sth Verb

bir şeye bağlı olmak

to be incident to sth Verb

bir şeye delil olmak

to be evidential of sth Verb

bir şeye düşkün olmak

to indulge in sth Verb

bir şeye ehil olmak

to be fit for Verb

bir şeye engel olmak

to militate against sth Verb

bir şeye hakkı olmak

to have a title to Verb

bir şeye hakkı olmak

to have a right to sth Verb

bir şeye hakkı olmak

to have right to sth Verb

bir şeye ihtiyacı olmak

to be in need of sth Verb

bir şeye karşı olmak

to be adverse to sth Verb

bir şeye karşı olmak

to be abhorrent to sth

bir şeye neden olmak

to be the cause of sth Verb

bir şeye razı olmak

to reconcile oneself to sth Verb

bir şeye sahip olmak

to gain possession of sth Verb

bir şeyin arifesinde olmak

to be upon the eve of sth Verb

bir şeyin arkasında olmak

to be at the back of sth Verb

bir şeyin farkında olmak

to be conscious of sth Verb

bir şeyin lehinde olmak

to be all in favour of sth Verb

bir şeyin peşinde olmak

to be after sth Verb

bir şeyin sonuçları olmak

to be followed by consequences Verb

bir şeyin temsilcisi olmak

to be a representative of sth Verb

bir şeyle görevli olmak

to be entrusted with sth Verb

bir şeyle ilgili olmak

to relate to sth Verb

bir şeyle paralel olmak

to run parallel with sth Verb

bir sınıfa mensup olmak

to belong to a class Verb

bir siparişi olmak

to have an order Verb

bir şirkete ortak olmak

to enter a firm as partner Verb

bir şirketten emekli olmak

to retire from a firm Verb

bir sırra vakıf olmak

to be privy to Verb

bir sonucu olmak

to have a result Verb

bir sorunla ilgisi olmak

to bearing on a question Verb

bir sözleşmeye taraf olmak

to become party to an agreement Verb

bir sözleşmeye taraf olmak

to become a party to an agreement Verb

bir suça karışmış olmak

to implicated in a crime Verb

bir suça ortak olmak

to become a party to a crime Verb

bir suça ortak olmak

to connive at a crime Verb

bir suikastte parmağı olmak

to be associated with a plot Verb

bir sülalenin kurucusu olmak

to be the founder of a dynasty Verb

bir tahtası eksik olmak

to have a screw lose Verb

bir tahtası eksik olmak

to have a tile loose Verb

bir talepte ısrarlı olmak

to persist in a demand Verb

bir talepte ısrarlı olmak

to adhere to a request Verb

bir tarikata bağlı olmak

to be in religion Verb

bir tazminata ehil olmak

to be eligible to a benefit Verb

bir tedaviye tabi olmak

to undergo a course of treatment Verb

bir teşkilatın belkemiği olmak

to be the backbone of an organization Verb

bir toplantıda yapıcı olmak

to be constructive at a meeting Verb

bir tutumu olmak

to follow a line Verb, Politics-Intl. Relations

bir uğraşı olmak

to pursue an occupation Verb

bir unvana sahip olmak

to hold Verb

bir vakadan haberi olmak

to hear of an incident Verb

bir vasinin vesayetinde olmak

to be in custody of a guardian Verb

bir vergi yükümlüsü olmak

to incur a duty Verb

bir yarışmada elimine olmak

to not to qualify for a prize Verb

bir yere abone olmak

to be regular customer of a place Verb

bir yerli olmak

to come from something Verb

bir yükümlülük altında olmak

to lie under an obligation Verb

bir zarardan sorumlu olmak

to be responsible for a loss Verb

ciddi bir hedefi olmak

to have a strong purpose Verb

dar bir pazarı olmak

to have a narrow market Verb

egemen bir devlet olmak

to become a sovereign state Verb

elinde bir işi olmak

to have something in hand Verb

eski bir suçlu olmak

to be old in crime Verb

fiyatlarda bir artış olmak

to experience a rise in prices Verb

gerçekçi bir tutumu olmak

to pursue a realistic course Verb

güçlü bir mevkide olmak

to be in a strong position Verb

güvensiz bir durumda olmak

to be in an insecure position Verb

güvensiz bir yaşamı olmak

to make a precarious living Verb

hevesli bir işadamı olmak

to be a keen businessman Verb

iyi bir aileden olmak

to belong to a family of good standing Verb

iyi bir işadamı olmak

to make a successful businessman Verb

iyi bir semtte olmak

to be in pleasant location Verb

kaynağı bir yer olmak

to come from something Verb

küçük bir avantajı olmak

to have the edge on Verb

menşei bir yer olmak

to come from something Verb

merkezi bir yerde olmak

to be based in something Verb

mütenasip bir vücudu olmak

to have a well-proportioned form Verb

nazik bir durumda olmak

to skate on thin ice Verb

neşeli bir tonu olmak

to strike a happy note Verb

nüfuzlu bir adam olmak

to be a man of consequence Verb

önemsiz bir kimse olmak

to be nobody Verb

parlak bir geleceği olmak

to make out for a brilliant future Verb

sabit bir değeri olmak

to have a fixed value Verb

seçkin bir yeri olmak

to take a prominent place Verb

suratı bir karış olmak

to have a face as long as a fiddle Verb

sürekli bir işi olmak

to have a regular job Verb

tehlikeli bir alanda olmak

to be on slippery ground Verb

ümitsiz bir durumda olmak

to keep one's tail down Verb

yüzünde bir gülümseme olmak

to wear a smile Verb

bir olmak

Turkish-English

Terms/Phrases

Turkish-English Translation

Turkish-English Phrases