bleeder

  1. Noun, Medicine (bkz: hemophiliac ).
  2. Noun hastadan kan alan.
  3. Noun anaforcu, asalak, başkasından para sızdıran, serseri.
    I told that bleeder not to come here again:
    O serseriye bir daha buraya uğramamasını söyledim.
  4. Noun içteki madeni dışarı taşmış döküm.
  5. Noun
    bleeder resistor ile ayni anlama gelir. gerilim-düzen direnci: gerilimi sabit tutmak için bir
    kaynağın uçlarına paralel bağlanan direnç.
  6. Noun (basketbolde) falso, hatalı atılan top.
  7. Noun boşaltma musluğu.
  8. Noun herif, adam.
    That lucky bleeder! You poor old bleeder!
bleeder ile ayni anlama gelir. gerilim-düzen direnci: gerilimi sabit tutmak için bir kaynağın
uçlarına paralel bağlanan direnç.
boşaltma sübabı
can sıkıcı, muacciz, baş belası.
A (real) bleeder of a snowstorm : Baş belası bir kar fırtınası.