blight

  1. (bitkilerde) (a) sürme, şarbon, yanık, samyeli, (b) kavrulma, yanma, küllenme vb. gibi herhangi bir âfet.
  2. musibet, bela, felaket.
    Bankruptcy was the blight of the family: İflâs aileyi felakete sürükledi.
  3. yakmak, kavurmak, kurutmak, çürütmek, harabiyetine sebep olmak.
    Frost blighted the crops: Don, mahsulü kavurdu/mahvetti.
  4. mahvetmek, harap etmek, tahrip etmek, (umutlarını) kırmak.
    blight someone's hopes: umutlarını
    kırmak/boşa çıkarmak.
    Illness blighted his hopes: Hastalık umutlarını kırdı.
kavurmak Verb
kestane sürmesi: bilhassa Amerikada kestane ağaçlarının kabuklarının soyulması ve ağacın kuruması ile
sonuçlanan hastalık.
Endothia parasitica mantarları sebep olur.
kızılsam: elma, armut, ayva vb. meyvelerde
Erwinia amylovora bakterilerinin sebep olduğu ciddî bulaşıcı hastalık. Noun
yaprak küfü: yapraklara ârız olan bir tür hastalık. Noun
vb satılması ya da orada inşaat yapılması güçlüğü
binanın
belediye ya da hükümetin kararlaştırdığı nazım plan içinde kaldığından bir arsanın
vurmak Verb
mal sahibinin bir araziyi fiilen makul bir fiyata satılığa çıkarmış olduğunu bildirerek alıcı bulamadığını
arazi satın alma müdürlüğüne bildirmesi