borrow

  1. Verb ödünç almak.
    My friend borrowed my book.
  2. Verb iktibas etmek, alıp kullanmak, kendine maletmek, benimsemek.
    to borrow an idea from the opposition.
    to borrow a word from French.
    a borrowed word: (başka dilden) alınmış sözcük.
  3. Verb (çıkarma işleminde) ödünç almak, sayı aktarmak.
  4. Verb borç almak, borçlanmak.
    Don't borrow unless you expect to repay.
    to borrow at interest: faizle borç para almak.
  5. Verb, Maritime Traffic (a) orsa etmek, (b) kıyıya yakın gitmek/seyretmek.
  6. Verb topa tam delik doğrultusundan farklı doğrultuda vurmak.
kredi alabilme gücü
(GAB) genel kredi sözleşmeleri Noun
faizle para almak Verb
faizle para ödünç almak Verb
borç almak Verb
kredi almak Verb
uzun vadeli borç vermek Verb
borç almak Verb
kredi almak Verb
para ödünç almak Verb
faizsiz kredi almak Verb
birinden para borç almak Verb
bir arkadaştan borç para almak Verb
bir mülk güvencesi karşılığında para ödünç almak Verb
poliçe karşılığı ödünç para almak Verb
(menkul değerler karşılığı) ödünç almak Verb
menkul değerler karşılığı borç almak Verb
menkul değerler karşılığı ödünç para almak Verb
(Br) taksitli ödeme kredisi almak Verb
önceden tasasını çekmek, boşuna/beyhude üzülmek/endişe etmek, karamsar/bedbin olmak, karamsamak.
It
was her nature to borrow trouble.
mülk değeri kadar borç almak Verb
genel kredi sözleşmeleri Noun
taksitli ödeme kredisi almak Verb