cast

  1. Verb atmak, fırlatmak, savurmak.
    cast anchor: demir atmak, demirlemek.
    cast the lead: iskandil
    atmak.
    cast into jail: hapse atmak, hapsetmek.
  2. Verb (gelişi güzel/acele) göz atmak, bakmak, nazar atfetmek.
    She cast her eyes down the page.
    cast
    a glance at someone: birine kaçamak bakıvermek.
    cast one's eye(s) round a room: odaya bir göz atmak.
    cast one's eyes in the direction of … : bakışlarını … yönüne çevirmek.
  3. Verb serpmek, salmak, düşürmek.
    to cast doubts: şüphe salmak/uyandırmak.
    to cast light on something:
    (bir şeye) ışık tutmak, aydınlatmak.
    The evening sun cast long shadows across the garden: Akşam güneşi bahçeye uzun gölgeler düşürdü.
  4. Verb (fala bakarken iskambil kâğıdı vb.) çekmek.
  5. Verb (a) (oltayı, balık ağını vb.) sallamak, atmak.
    The fishermen cast their nets into the sea. (b)
    balık avlamak.
    He has often cast this brook.
  6. Verb aşağı atmak/getirmek, (güreşte) yere yıkmak.
  7. Verb düşürmek, kaybetmek.
    The horse cast a shoe.
  8. Verb (meyve, saç vb.) dök(ül)mek, düş(ür)mek, bırakmak.
    The snake cast its skin.
  9. Verb (hayvan) vakitsiz doğurmak, (yavru) düşürmek, erken yavrulamak.
  10. Verb (arı oğulu) etrafa yayılmak.
  11. Verb kovmak, uzaklaştırmak, bir tarafa atmak.
    He cast the problem from his mind.
  12. Verb küreklemek, kürekle atmak.
  13. Verb (oy) vermek, oylamak.
    cast a vote: oy vermek.
  14. Verb (a) bağışlamak, ihsan etmek, tevcih etmek.
    to cast blessing upon someone (b) sığınmak.
    to cast
    oneself on somebody's mercy: birinin merhametine sığınmak.
  15. Verb düzene koymak, düzenlemek, tertiplemek, tanzim etmek.
    He cast his remarks to fit the occasion.
  16. Verb, Theatre (a) (bir piyeste oynayacak aktörleri) seçmek, (b) (bir aktöre) rol vermek, rol dağıtmak.
    He was cast
    as Hamlet/for the part of Hamlet. (c) (bir role uygun) aktör seçmek.
  17. Verb (demir, maden, alçı vb.) dökmek.
    to cast a statue: heykel dökmek.
  18. Verb (dökümle) şekil vermek.
  19. Verb hesaplamak, toplamak.
    to cast (up) figures.
  20. Verb gelecekten haber vermek, müneccimlik yapmak.
    to cast a horoscope: yıldız falına bakmak.
    cast
    a spell upon: büyü yapmak.
  21. Verb, Maritime Traffic gemiyi rüzgâr arkadan gelecek şekilde çevirmek.
  22. Verb tasarlamak, planlamak, gözönüne almak.
  23. Verb saçmak.
  24. Verb kalıplanmak, dökümle şekil almak.
    Iron casts better than copper.
  25. Verb toplamak, hesaplamak.
  26. Verb tahmin etmek.
  27. Verb (av köpeği) izlemek, iz sürmek, kokuyu izleyerek aramak.
  28. Verb (kereste) eğilmek, eğrilmek.
  29. Verb, Maritime Traffic tiramola etmek.
  30. Verb artist seçmek.
  31. Verb kusmak.
  32. Noun atma, fırlatma, savurma.
  33. Noun atılan şey.
  34. Noun mesafe, uzaklık, atış mesafesi.
    a stone's cast.
  35. Noun (a) zar atma, (b) (zar atışta) atılan/gelen sayı.
  36. Noun balık ağı/olta atma.
  37. Noun (avcılıkta) köpeklerin koku izlemeleri, koklayarak etrafa yayılmaları.
  38. Noun talih, şans.
  39. Noun düzen, tertip, şekil.
    the cast of a sentence.
  40. Noun (piyeste/filmde) rol alanlar, oynayanlar, oyuncular, eşhas.
  41. Noun, Metallurgy (a) dökümcülük, dökmecilik, (b) döküm, dökme, (c) bir döküm için kullanılan maden miktarı.
  42. Noun şekil, kalıp, maket.
    cast of mind: düşünüş şekli, zihniyet.
  43. Noun (kırık kemiğe) alçı.
    to have one's leg in a cast: bacağı alçıda olmak.
  44. Noun dış görünüş.
    cast of features: görünüm, biçim, eşkâl.
  45. Noun çeşit, cins, nevi, tip, üslûp.
    a man of his cast: onun tipinde/karakterinde bir adam.
    a man
    of quite a different cast: bambaşka (tipte) bir adam.
  46. Noun eğilim, meyil, temayül.
  47. Noun şaşılık, şehlâlık.
    to have a cast in one eye: bir gözü şaşı olmak.
  48. Noun eğrilik, çarpıklık.
    a cast in a plank: döşeme tahtasında eğrilik.
  49. Noun renk tonu.
    a reddish cast: kırmızımsı renk tonu.
  50. Noun hesaplama.
  51. Noun tahmin.
  52. Noun, Pathology hastalıklı organların oyuklarında biriken yumuşak madde.
    renal casts.
  53. Noun atılan/çıkarılan şey: solucanın çıkardığı toprak, yılanın attığı deri vb.
    earthworm cast: solucanın çıkardığı toprak.
  54. Noun bakış, nazar.
  55. Adjective gölermiş, kendi kendine ayağa kalkamayacak şekilde yatmış (hayvan, bilhassa at).
  56. Adjective atılmış.
  57. Adjective dökme.
    cast iron: dökme demir.
heba etmek, boşuna emek vb. harcamak.
birinin gözünü boyamak Verb
… ile kader birliği yapmak, mukadderatını/talihini … ile birleştirmek, kaderde ortak olmak, kaderini/nasibini … ile paylaşmak.
kaderini biriyle paylaşmak Verb
karşılık beklemeden iyilik yapmak, (fisebilillâh) hayır işlemek. “İyilik yap denize at, balık bilmezse hâlik bilir.”
zihnen geçmişe gitmek Verb
oyunu kullanmak Verb
oy atmak Verb
birinin merhametine sığınmak Verb
oy vermek, oyunu kullanmak.
bir şeyi birinin yüzüne vurmak, yüzüne karşı söylemek.
oyuncu rol dağıtımı
atılmak Verb
renkli televizyon yayını
alçı kalıbı
ajans haberi
(a) alçı heykel, (b)
cer. alçı.
kaba sıva ile sıvamak Verb
kaba sıva
taslak
şekil vermek Verb
kalıba sokmak Verb
video yayını
(US) hava tahmini
kuşku uyandırmak Verb
eleştirel bir gözle bakmak Verb
gayreti kesmek Verb
cesaretini kırmak Verb
bakmak Verb
bakmak Verb
ağ atmak Verb
nalını düşürmek Verb
teshir etmek Verb
oy eşitliğini bozacak oyu kullanmak Verb
oy vermek Verb
oy kullanmak Verb
aramak, araştırmak, her yeri kolaçan etmek.
cast about for something: araştırmak, çare aramak,
düşünmek.
cast about for how to do/how to reply: ne yapacağını/nasıl cevap vereceğini düşünmek.
cast about for an excuse: bir mazeret aramak.
cast one's eyes about: etrafa göz gezdirmek.
doğru şeyi yapmak için uğraşmak Verb
birşeyin doğrusunu bulmaya çalışmak Verb
doğru sözü bulmaya çalışmak Verb
hesapları toplamak Verb
hesap yapmak Verb
baygınlaşmak Verb
uzman gözüyle bakmak Verb
göz gezdirmek Verb
demir atmak Verb
aramak, araştırmak, her yeri kolaçan etmek.
cast about for something: araştırmak, çare aramak,
düşünmek.
cast about for how to do/how to reply: ne yapacağını/nasıl cevap vereceğini düşünmek.
cast about for an excuse: bir mazeret aramak.
cast one's eyes about: etrafa göz gezdirmek.
reddetmek, terketmek, bir kenara atmak, yüzüstü bırakmak, yüz çevirmek.
As soon as he became rich,
he cast aside all his all friends.
şüphelerinden kurtulmak Verb
korkularından kurtulmak Verb
korkularını bir kenara bırakmak Verb
taş atmak Verb
laf sokuşturmak Verb
birini karalamak Verb
birine çamur atmak Verb
birinin olduğu gibi görünmediğini ima etmek Verb
(gemi kazası sonucunda) denizde/ıssız adada bırakmak.
be cast away: (gemi) kazaya uğramak, karaya sürüklenmek.
atıf yapmak Verb
...'i şüpheli hale getirmek Verb
... hakkında şüphe uyandırmak Verb
birşeye şüphe düşürmek Verb
birşeyin gerçekliğine şüphe düşürmek Verb
birşeyden şüphe edilmesini sağlamak Verb
(a) aşağı atmak, indirmek, devirmek, (b) canını sıkmak, üzmek, keyfini/neşesini kaçırmak, cesaretini
kırmak.
be cast down: keyfi kaçmak, üzülmek, cesareti kırılmak.
He was very cast down by the bad news.
tapon mal
alçılı
faiz tutarını hesaplamak Verb
hapse atmak Verb
dökme
pik
font
dökme demir
sıkı disiplin
sağlam iradeli
kurşun dökmek Verb
ışık düşürmek Verb
ışık vurmasını sağlamak Verb
birşeyin anlaşılmasını sağlamak Verb
birşeyi aydınlatmak Verb
birşeyi açıklığa kavuşturmak Verb
birşeyi açıklığa kavuşturmak Verb
birşeyin anlaşılmasını sağlamak Verb
çözmek, ayırmak.
fal açmak Verb
zar atarak veya başka şekilde talihini denemek Verb
fal bakmak Verb
birinin arkasından kötü konuşmak Verb
gömlek
(a) (eski elbise vb.) çıkarıp atmak, ıskarta etmek, kaldırıp atmak, terketmek, başkasına vermek, (b)
salıvermek, serbest bırakmak, (c)
den. alarga etmek, (gemi vb.) açılmak, (d) (örgü) son sırayı örmek, bastırmak.
cast off 5 stitches: 5 ilmekle bastırmak/kapatmak. (e)
basım bir metnin işgal edeceği yeri, harf miktarını vb. saptamak.
cast off a manuscript: bir müsveddenin basılınca kaç sayfa tutacağını hesaplamak.
birine tekmeyi vurmak Verb
birini kapı dışarı etmek Verb
birinden kurtulmak Verb
(dokuma) ilmek geçirmek.
cast on 20 stitches: 20 ilmek geçirmek.
kovmak, defetmek, savmak.
birini dışarı atmak Verb
birini kovmak Verb
birşeyi çıkarmak Verb
birşeyi kovmak Verb
birşeyi dışarı atmak Verb
dökme
birini gülünç mevkie düşürmek Verb
gölge düşürmek Verb
gölge vurmasını sağlamak Verb
gölge etmek Verb
gölge düşürmek Verb
gölge vurmasını sağlamak Verb
gölge etmek Verb
...'e gölge düşürmek Verb
birini oyuncu olarak seçmek Verb, Cinema
birini oyuncular arasına seçmek Verb, Cinema
birine rol vermek Verb, Cinema
birine bakmak Verb
birine bir bakış fırlatmak Verb
birine bir bakış atmak Verb
birine bir bakış fırlatmak Verb
birine bakmak Verb
birine bir bakış atmak Verb
birine birinin yanında rol vermek Verb, Cinema
birini birşey olarak tanımlamak Verb
birine birşey olarak rol vermek Verb
birine birşey rolünü vermek Verb
birin hapse tıkmak Verb
birini hapse atmak Verb
birşeyi kıyıya vurmak Verb
kuşku uyandırmak Verb
lehimlemek Verb
(a) hesaplamak, toplamak, cemetmek.
cast up figures: rakamları toplamak. (b) kusmak, (c) karaya
vurmak.
His body was cast up onto the shore. (d) havaya/yukarı kaldırmak, dikmek.
cast one's eyes up: gözlerini semaya dikmek. (e) temel kazmak, toprağı kazıp yukarı atmak.
cast up earthworks. (f)
cast sth up to/at someone: (birine) çıkışmak, kabahati birine yüklemek.
hesap yapmak Verb
hesapları toplamak Verb
toplama yapmak Verb
toplamı çıkarmak Verb
oyları saymak Verb
atılan oylar Noun
hatırlamaya çalışmak Verb
anılarında geçmişe gitmek Verb
kovulmak Verb
hasar tazminatı ödemeye mahkûm olmak Verb
zarar ziyan (tazminat) ödemeye mahkûm olmak Verb
davayı kaybetmek Verb
Ok yaydan çıktı.
Olan oldu.