heba etmek, boşuna emek vb. harcamak.
birinin gözünü boyamak
Verb
… ile kader birliği yapmak, mukadderatını/talihini … ile birleştirmek, kaderde ortak olmak, kaderini/nasibini … ile paylaşmak.
kaderini biriyle paylaşmak
Verb
karşılık beklemeden iyilik yapmak, (fisebilillâh) hayır işlemek. “İyilik yap denize at, balık bilmezse hâlik bilir.”
zihnen geçmişe gitmek
Verb
birinin merhametine sığınmak
Verb
oy vermek, oyunu kullanmak.
bir şeyi birinin yüzüne vurmak, yüzüne karşı söylemek.
(a) alçı heykel, (b)
cer. alçı.
kaba sıva ile sıvamak
Verb
eleştirel bir gözle bakmak
Verb
oy eşitliğini bozacak oyu kullanmak
Verb
aramak, araştırmak, her yeri kolaçan etmek.
cast about for something: araştırmak, çare aramak,
düşünmek.
cast about for how to do/how to reply: ne yapacağını/nasıl cevap vereceğini düşünmek.
cast about for an excuse: bir mazeret aramak.
cast one's eyes about: etrafa göz gezdirmek.
doğru şeyi yapmak için uğraşmak
Verb
birşeyin doğrusunu bulmaya çalışmak
Verb
doğru sözü bulmaya çalışmak
Verb
uzman gözüyle bakmak
Verb
aramak, araştırmak, her yeri kolaçan etmek.
cast about for something: araştırmak, çare aramak,
düşünmek.
cast about for how to do/how to reply: ne yapacağını/nasıl cevap vereceğini düşünmek.
cast about for an excuse: bir mazeret aramak.
cast one's eyes about: etrafa göz gezdirmek.
reddetmek, terketmek, bir kenara atmak, yüzüstü bırakmak, yüz çevirmek.
As soon as he became rich, he cast aside all his all friends.
şüphelerinden kurtulmak
Verb
korkularından kurtulmak
Verb
korkularını bir kenara bırakmak
Verb
birinin olduğu gibi görünmediğini ima etmek
Verb
(gemi kazası sonucunda) denizde/ıssız adada bırakmak.
be cast away: (gemi) kazaya uğramak, karaya sürüklenmek.
...'i şüpheli hale getirmek
Verb
... hakkında şüphe uyandırmak
Verb
birşeye şüphe düşürmek
Verb
birşeyin gerçekliğine şüphe düşürmek
Verb
birşeyden şüphe edilmesini sağlamak
Verb
(a) aşağı atmak, indirmek, devirmek, (b) canını sıkmak, üzmek, keyfini/neşesini kaçırmak, cesaretini
kırmak.
be cast down: keyfi kaçmak, üzülmek, cesareti kırılmak.
He was very cast down by the bad news.
faiz tutarını hesaplamak
Verb
ışık vurmasını sağlamak
Verb
birşeyin anlaşılmasını sağlamak
Verb
birşeyi açıklığa kavuşturmak
Verb
birşeyi açıklığa kavuşturmak
Verb
birşeyin anlaşılmasını sağlamak
Verb
zar atarak veya başka şekilde talihini denemek
Verb
birinin arkasından kötü konuşmak
Verb
(a) (eski elbise vb.) çıkarıp atmak, ıskarta etmek, kaldırıp atmak, terketmek, başkasına vermek, (b)
salıvermek, serbest bırakmak, (c)
den. alarga etmek, (gemi vb.) açılmak, (d) (örgü) son sırayı örmek, bastırmak.
cast off 5 stitches: 5 ilmekle bastırmak/kapatmak. (e)
basım bir metnin işgal edeceği yeri, harf miktarını vb. saptamak.
cast off a manuscript: bir müsveddenin basılınca kaç sayfa tutacağını hesaplamak.
birine tekmeyi vurmak
Verb
birini kapı dışarı etmek
Verb
(dokuma) ilmek geçirmek.
cast on 20 stitches: 20 ilmek geçirmek.
kovmak, defetmek, savmak.
birşeyi dışarı atmak
Verb
birini gülünç mevkie düşürmek
Verb
gölge vurmasını sağlamak
Verb
gölge vurmasını sağlamak
Verb
...'e gölge düşürmek
Verb
birini oyuncu olarak seçmek
Verb, Cinema
birini oyuncular arasına seçmek
Verb, Cinema
birine rol vermek
Verb, Cinema
birine bir bakış fırlatmak
Verb
birine bir bakış atmak
Verb
birine bir bakış fırlatmak
Verb
birine bir bakış atmak
Verb
birine birinin yanında rol vermek
Verb, Cinema
birini birşey olarak tanımlamak
Verb
birine birşey olarak rol vermek
Verb
birine birşey rolünü vermek
Verb
birşeyi kıyıya vurmak
Verb
(a) hesaplamak, toplamak, cemetmek.
cast up figures: rakamları toplamak. (b) kusmak, (c) karaya
vurmak.
His body was cast up onto the shore. (d) havaya/yukarı kaldırmak, dikmek.
cast one's eyes up: gözlerini semaya dikmek. (e) temel kazmak, toprağı kazıp yukarı atmak.
cast up earthworks. (f)
cast sth up to/at someone: (birine) çıkışmak, kabahati birine yüklemek.
hatırlamaya çalışmak
Verb
anılarında geçmişe gitmek
Verb
hasar tazminatı ödemeye mahkûm olmak
Verb
zarar ziyan (tazminat) ödemeye mahkûm olmak
Verb