come to

English-Turkish Translation

  1. (a) gelmek, ulaşmak, varmak.
    to come to a decision: bir karara varmak.
    to come to an end:
    son(un)a gelmek, bitmek.
    I have come to believe that … : Şu kanaate vardım ki …
    when it came to my knowledge: öğrenince, muttali olunca.
    When he came to know him: Onu tanıyınca.
    Now that I come to think of it: Şimdi (bu meseleyi) tekrar düşününce.
    It (all) comes to that … : Sonuç/özeti şudur …
    I came to like/hate him: Sonunda ondan hoşlandım/nefret ettim.
    What are things coming to: Bunun sonu ne olacak/Bu işlerin sonu nereye varacak?
    What is X coming to: X'in hali (akibeti) ne olacak? (X'in durumu kötüye gittiği zaman sorulur).
    How does the door come to be open? Nasıl olur da kapı açık kalır?
    He will never come to much: Birşey başaracağı yok/Pek bir şey yapamayacak.
    He will come to no good: Beceremeyecek. (b) gelmek, erişmek.
    The water came to my waist. (c) baliğ olmak, ulaşmak, tutmak.
    The bill came to 300 dollars.
    What does the total come to: Toplamı ne tutuyor? (d) (birdenbire) aklına gelmek, hatırlamak.
    Then the answer came to me. Suddenly the words of the song came to me. (e) (bir çareye/karara) varmak, erişmek, (f) başlamak, (g)
    den. orsa etmek, (h) beklemek, kalmak.
    You've got a big surprise coming to you: Seni büyük bir süpriz bekliyor.
    The house came to me on my father's death: Babam ölünce ev bana (miras) kaldı.
  2. kendine gelmek, ayılmak, şuuruna hâkim olmak.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

(for one's fault) to come to light
ipliği pazara çıkmak Verb
come to an arrangement with one's creditors
alacaklılarıyla anlaşmaya varmak Verb
come to one's feet
ayağa fırlamak Verb
come to one's senses
(a) aklı başına gelmek, aklını başına toplamak, (b) ayılmak, açılmak.
come to terms with one's creditors
alacaklılarıyla anlaşmak Verb
come to terms with one's creditors
alacaklılarıyla uzlaşmak Verb
come to terms with one's creditors
alacaklılarıyla anlaşmaya varmak Verb
come to the end of one's endurance
tahammülünün son haddine gelmek Verb
come to the end of one'sendurance
tahammülün son haddine gelmek Verb
how much it come to
ne kadar tuttu
come to a bad end
akıbeti kötü olmak Verb
come to a climax
son haddini bulmak Verb
come to a climax
en üst noktasına varmak Verb
come to a composition
uzlaşmak Verb
come to a conclusion
bir sonuca varmak Verb
come to a conclusion
bir sonuca ulaşmak Verb
come to a deadlock
çıkmaza girmek Verb
come to a decision
bir karar vermek Verb
come to a decision
bir karara varmak Verb
come to a determination
karara varmak Verb
come to a determination
bir karara varmak Verb
come to a full stop
durmak Verb
come to a halt
birdenbire durmak.
come to a head
(a) olgunlaşmak, (b) dönüm noktasına varmak, (c) baş vermek.
come to a head
(a) (sivilce vb.) cerahat toplamak, (b) hâd safhaya ulaşmak, buhranlı bir aşamaya girmek.
The international
crisis came to a head and war was declared.
Now matters are comig to a head: Şimdi işler gerginleşiyor/ hâd safhaya giriyor (Şimdi dananın kuyruğu kopacak).
come to a pinch
son haddine varmak Verb
come to a standstill
durmak Verb
come to a stop
durmak Verb
come to a stop
sona ermek Verb
come to a stop
bitmek Verb
come to a stop
yavaşlayarak durmak Verb
come to a stop
çalışmayı kesmek Verb
come to a successful conclusion
başarıyla sonuçlanmak Verb
come to a true picture
netleşmek Verb
come to a verdict
bir karara varmak Verb
come to an accommodation
uzlaşmaya varmak Verb
come to an agreement
bir anlaşmaya varmak Verb
come to an agreement
mutabakata varmak Verb
come to an agreement
kıyışmak Verb
come to an arrangement
bir anlaşmaya varmak Verb
come to an end
kapanmak Verb
come to an end
tamam olmak Verb
come to an end
dolmak Verb
come to an end
neticelenmek Verb
come to an end
nihayet bulmak Verb
come to an end
vakti dolmak Verb
come to an end
bitmek Verb
come to an end
vadesi gelmek Verb
come to an impasse
çıkmaza girmek Verb
come to an understanding
bir anlaşmaya varmak Verb
come to an understanding
anlaşmak Verb
come to an untimely end
genç ölmek Verb
come to attention
hazır ol durmak Verb
come to be known
tanınmak Verb
come to blows
kavgaya/vuruşmaya başlamak, yumruk yumruğa gelmek.
They came to blows over the referee's ruling:
Hakem kararı üzerine yumruk yumruğa geldiler.
come to blows
yumruk yumruğa gelmek.
come to business
iş konusuna dönmek Verb
come to close quarters
göğüs göğüse dövüşmek Verb
come to do something
şans eseri birşey yapmak Verb
come to do something
rastlantı eseri birşey yapmak Verb
come to do something
birşey yapmak için gelmek Verb
come to do something
birşey yapmaya gelmek Verb
come to do something
birşeyi yapar hale gelmek Verb
come to do something
birşeyi yapmaya başlamak Verb
come to fruition
semeresini vermek Verb
come to grief
(a) başı derde girmek, güçlükle karşılaşmak, (b) başarısızlığa uğramak, (c)
come to grief over … : … için kederlenmek.
come to grief
(a) felakete uğramak, ıstıraba duçar olmak, belasını bulmak.
She rode fast down the hill but came
to grief and fell. (b) başarısızlığa/akamete/husrana uğramak,
mec. suya düşmek.
Although he worked hard, his plan came to grief.
come to grips with
(a) ciddiyetle ele almak, işe ciddiyetle sarılmak, (b) (güreşte) rakibini sımsıkı yakalamak.
come to grips with
(a) rastlamak, karşılaşmak, (b) kavgaya/mücadeleye tutuşmak.
come to grips with the enemy: düşmanla
kapışmak.
The two enemies came to grips.
come to hand
ele gelmek/geçmek, alınmak.
come to hand
(a) eline geçmek, (b) gelmek, vasıl olmak.
come/fall into someone's hands: (birisinin) eline geçmek/düşmek.

We fell into enemy's hands: Düşmanın eline düştük.
come to handgrips
gırtlak gırtlağa gelmek Verb
come to harm
bir kimseye zarar gelmek.
My brother's ship was caught in a storm but he came to no harm (=no harm
came to him): Kardeşimin gemisi fırtınaya yakalandı, fakat kendisine bir zarar gelmedi.
come to heel
(a) (köpek) sahibinin arkasından gitmek, (b) itaat etmek, (c) aynı fikirde olmak.
come to heel
(a) (köpek) sahibinin peşinden gitmek, peşini bırakmamak, (b) (şahıs) uslanmak, boyun/baş eğmek, dize/yola gelmek, itaat etmek.
come to himself
kendinde olmak, şuuruna hâkim olmak.
He is not himself: Kendinde değil.
He feels himself again:
Kendine (tekrar normal haline) geldi.
come to it
(yaş , yetenek , servet sonucu eninde sonunda) bir duruma gelmek Verb
come to know
öğrenmek Verb
come to life
(a) canlanmak, ayılmak, dirilmek, hayata kavuşmak, (b) âdetâ canlı olmak.
A writer whose characters come to life.
come to life
(a) ayılmak, kendine gelmek, (b) neşelenmek, şenlenmek, coşmak, canlanmak, (c) ilgi/heyecan duymak.
come to light
meydana çıkmak, aydınlığa kavuşmak.
come to mind
hatıra gelmek Verb
come to naught
boşa gitmek, heba olmak, sonuçsuz olmak/kalmak.
come to naught
boşa çıkmak, suya düşmek, akamete uğramak.
Her efforts came to naught = nought: Bütün çabaları boşa çıktı.
come to nothing
boşa gitmek, heba olmak, sonuçsuz olmak/kalmak.
come to nought
boşa çıkmak Verb
come to oneself
(a) kendine gelmek, ayılmak, (b) kendine/iradesine hâkim olmak.
come to oneself
kendine gelmek, ayılmak, şuuruna hâkim olmak.
come to order
düzene gelmek Verb
come to order
gündeme gelmek Verb
come to pass
vaki olmak, hali … olmak, başına (bir iş/felaket vb.) gelmek, sonu …'e varmak.
His hopes of success
did not come to pass: Başarı umutları gerçekleşmedi/suya düştü.
come to pass
vaki olmak, vukua gelmek, hasıl olmak, husule gelmek.
come to pass
olmak, vukua gelmek, meydana gelmek, zuhur etmek.
Things have come to a pretty pass: (a) işler
şimdi yoluna girdi; (b) işler tam bir çıkmaza saplandı.
Things have come to such a pass that … : İşler öyle bir duruma girdi ki …
come to pieces
parçalanmak Verb
come to power
iktidara gelmek Verb, Politics-Intl. Relations
come to power
iktidara geçmek Verb, Politics-Intl. Relations
come to rest
durmak Verb
come to sb's assistance
birinin yardımına koşmak Verb
come to sb's level
birinin seviye sine inmek Verb
come to someone
biri tarafından fark edilmek Verb
come to someone
birinin aklına gelmek Verb
come to something
birşey etmek Verb
come to something
birşey tutmak Verb
come to something
kötü sonuçlanmak Verb
come to something
sonucu kötü olmak Verb
come to something
kötü bir noktaya varmak Verb
come to something
ederi birşey olmak Verb
come to something
tutarı birşey olmak Verb
come to stay
yerleşmek.
come to terms
uzlaşmak, anlaşmak, anlaşmaya varmak.
come to terms (with)
(a) uzlaşmak, anlaşmak, (b) teslim olmak, kabul etmek.
come to terms with ...
... ile yüzleşmek Verb
come to the boil
patlama noktasına gelmek Verb
come to the boil
kaynama noktasına gelmek Verb
come to the crossroads
iki şıktan birini tercih etmek zorunda olmak Verb
come to the crown
tahta çıkmak Verb
come to the crunch
kriz durumuna gelmek Verb
come to the fore
tanınmak Verb
come to the fore
ilerlemek Verb
come to the fore
temayüz etmek Verb
come to the fore
ün salmak Verb
come to the fore
açığa çıkmak Verb
come to the fore
sivrilmek Verb
come to the fruition
gerçekleşmek Verb
come to the gallows
asılmak Verb
come to the ground
yıkılmak Verb
come to the point
asıl konuya dönmek/gelmek, sadede gelmek.
come to the presence
huzura çıkmak Verb
come to the purpose
sadede gelmek Verb
come to the rescue
imdadına yetişmek Verb
come to the top
başarı kazanmak Verb
come to the top
müşkülleri yenmek Verb
come to the vote
oylamaya gitmek Verb
come to this
bu hale gelmek Verb
come to this
belli bir duruma ulaşmak Verb
come to wealth
servete konmak Verb
has come to stay
sürekli kalıcı
never come to much
önemli bir başarı elde edememek Verb
to come to a head
apsenin baş vermesi
to come to a settlement
bir anlaşmaya vararak
(heritage) to come into money
paraya konmak Verb
(power) to come into
geçmek Verb
ask someone to come
birini çağırmak Verb
be yet to come
henüz gelmemiş olmak Verb
certain to come
geleceği kesin
come (in) to notice
dikkat konusu olmak Verb
come around to
gelmek Verb
come around to something
birşeyi kabullenmek Verb
come around to something
birşeyi kabul etmek Verb
come back to earth
hülyadan vazgeçmek Verb
come back to earth
kafası yerine gelmek Verb
come down to
(sonuca) varmak/ulaşmak, müncer olmak.
What do our choices in this matter come down to?
come down to begging
dilenci durumuna düşmek Verb
come down to earth
gerçeğe dönmek, Hanyayı Konyayı anlamak, kafasına tak demek, ayakları suya ermek.
come down to someone
elden ele geçip birine ulaşmak Verb
come down to someone
dönüp dolaşıp birinin eline gelmek Verb
come down to something
her şey eninde sonunda birşeye dayanmak Verb
come down to something
en önemli şey olmak Verb
come down to something
her şeyin başı birşey olmak Verb
come home to
(a) farkına varılmak, idrak edilmek, anlaşılmak, (b)
argo kafasına dank etmek. (c)
chickens
come home to roost
k.d. insan (yaptığı fenalığın vb.) cezasını/ecrini çeker/ettiğini bulur.
Her selfishness will come home to roost some day: Günün birinde bencilliğinin cezasını çekecek.
come home to
(a) çok etkilemek, (b) farkına varmak.
At last it's come home to me how much I love parents.
come home to roost
(eylem) geri tepmek, kendi başına patlamak, ettiğini bulmak.
Evil deeds come home to roost: İnsan ettiğini bulur.
come into one's head to happen to think (of)
aklına esmek aklından geçirmek Verb
come near to
yaklaşmak Verb
come near to murder
az kaldı katil olmak Verb
come on to someone
birini arzuladığını açıkça belli etmek Verb
come on to someone
birini cinsel olarak cazip bulduğunu açıkça belli etmek Verb
come on to someone
birine asılmak Verb
come on to something
birşey konusuna gelmek Verb
come on to something
bir konuya gelmek Verb
come on to something
bir konuya geçmek Verb
come over to
taraf değiştirmek Verb
come round to
önce anlaşmadığı bir konuda fikrini değiştirmek Verb
come round to
birini veya bir yeri ziyaret etmek Verb
come round to
yapılacak bir işi ileri atıp durdurduktan ya da önlenmesi olanaksız olaylar yüzünden geciktikten sonra o işi yapacak duruma gelmek Verb
come round to something
birşeyi kabul etmek Verb
come round to something
birşeyi kabullenmek Verb
come round to the facts
gerçeği görmek Verb
come safe to port
limana sağ salim girmek Verb
come up to
(a) yaklaşmak, … derecesine erişmek, (belirli bir seviyeyi) tutturmak, eşit olmak.
Your recent work
hasn't come up to your earlier standards. (b) yetişmek, ulaşmak, yaklaşmak.
He came up to us in the street.
come up to something
birşeye uygun olmak Verb
come up to something
birşeyi yerine getirmek Verb
come up to something
birşeyi karşılamak Verb
come up to town
(Br) Londra'ya gitmek Verb
hard to come by
elde edilmesi zor
in the days to come
önümüzdeki günlerde
liberty to come and go
yolculuk etme serbestisi
liberty to come and go
yolculuk etme serbestliği
life to come
ahiret
life to come
gelecek hayat
orders to come
beklenilen siparişler Noun
promise to come
bir davete gitmeyi vaat etmek Verb
to be/to come up to scratch
istenilen koşulları sağlamak, isteğe uygun olmak.
to come about
vuku bulmak, meydana gelmek, maksada ulaşmak.
to come into action
faaliyete geçmek.
to come into focus
odakta
unsought to come
beklenmeden gelmek Verb
unsought to come
davetsiz gelmek Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database