competence

  1. Noun ehliyet
  2. Noun yetki, salâhiyet.
    This case is beyond this court's competence.
  3. Noun yeterlik, kifayet.
  4. Noun geçim, geçinecek kadar gelir.
    He provided his family with a comfortable competence.
  5. Noun, Law (yasal) yeterlik, ehliyet, ehillik, ehil olma.
  6. Noun ustalık, maharet, kabiliyet.
    He drives with competence.
  7. Noun yetenek, güç, iktidar.
ehliyetini aşmak Verb
yetkisini aşmak Verb
yetkisini açmak Verb
idare ehliyeti
yönetim ehliyeti
yönetim yetkisi
ehliyeti reddetmek Verb
kazai yetki kapsamı içinde olmak Verb
ehliyetsiz olduğunu beyan etmek Verb
geçinecek geliri olmak Verb
tek yetki sahibi olma
münhasır yetki Noun, International Law
genel yetki
kıt kanaat geçinmek Verb
geçinecek geliri olmak Verb
ayırt etme gücü Noun, Law
birinin yetkisi dahilinde bulunmak Verb
kaza yetkisi
yetki sorunu
temyiz kudreti
mesleki ehliyet
işletme kabiliyeti
mesleki yeterlilik Noun
sekreterlik ehliyeti
paylaşılan yetki Noun, Law
yetki çerçevesi içinde
sözleşme akdetmeye ehil olma
bir malı tasarruf edebilme ehliyeti
tanıklık etmek ehliyetini haiz olmak Verb
yetkinlik eğitimi Noun, Management
mahkemenin kaza yetkisi dahilinde olmak Verb
mahkemenin kaza yetkisi haricinde olmak Verb
birinin yetkisi dahilinde bulunmak Verb
sürücü ehliyeti testi
İnsan Hakları Adalet Divanının İstişari Mütalaa Yetkisini Kabul Konusunda Ana Hürriyetler ve İnsan Haklarının
Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi
Noun, International Law