convenience

English-Turkish Translation

  1. Noun elverişlilik
  2. Noun uygunluk, münasiplik, elverişlilik, muvafıklık.
    We bought this new house for its convenience: it's
    very near the shops and where I work.
  3. Noun uygun/elverişli/müsait/münasip zaman.
    at your convenience: sizin için uygun zamanda.
    at your
    earliest convenience: ilk fırsatta, size uygun en yakın zamanda.
    Please come at your earliest convenience: Lütfen en kısa zamanda geliniz.
    Do it at your convenience: Münasip bir zamanda (ne zaman fırsat bulursanız) yapınız.
  4. Noun rahatlık, kolaylık.
    convenience food: hazır (paketlenmiş) yiyecek.
    a shelter for the convenience of the travelers.
  5. Noun çıkar, menfaat.
    He thinks only his own convenience: Sırf kendi çıkarını düşünür.
  6. Noun konfor, faydalı/yarayışlı/elverişli şey, rahatlık/kolaylık sağlayan nesne.
    This house has all the
    modern conveniences. When you live in the country, a car is a great convenience.
  7. Noun (bkz: water closet ).
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

at one's convenience
uygun zamanında
as a matter of convenience
kolaylık olsun diye
as a matter of convenience
kolaylık olması açısından
at your convenience
size uygun bir zamanda Adverb
at your convenience
uygun bir zamanınızda Adverb
at your convenience
müsait bir vaktinizde Adverb
at your convenience
müsait olduğunuzda Adverb
at your earliest convenience
en erken uygun zamanında
at your earliest convenience
mümkün olduğu kadar çabuk Adverb
at your earliest convenience
bir an önce Adverb
at your earliest convenience
en yakın
at your earliest convenience
ilk fırsatta Adverb
flag of convenience
mali nedenlerden geminin yabancı bayrak taşıması
flag of convenience
mali nedenlerden ötürü geminin yabancı bayrak taşıması
for account convenience
muhasebe kayıtlarını kolaylaştırmak için
for the sake of convenience
âdet yerini bulsun diye
in flight convenience
uçuş konforu
marriage of convenience
aşksız (sevişmeden) evlenme.
marriage of convenience
menfaat evliliği: para/servet/unvan için yapılan evlenme.
marriage of convenience
mantık evliliği Noun
public convenience
umumî helâ.
sanitary convenience
umumi hela
termination for convenience
sebepsiz fesih Noun, Law
transport convenience
nakliye imkânı
travelling convenience
yolcu konforunu sağlayan olanaklar
wait sb's convenience
birinin uygun zamanını beklemek Verb
with all convenience
tüm aksesuarlarıyla
convenience flag
başka ülke şirketlerine ait gemileri tescil eden bazı ufak ülkelerin ulusal bayrakları Noun
convenience food
ya da tümüyle işleme tabi tutulmuş yiyecek
convenience food
tüketilmek üzere hazırlanmasından önce kısmen
convenience goods
her gün kullanılan mallar (özel olarak üretilip paketlenmiş fiyatı nispeten yüksek olan tüketim malları
; hazır , pişmiş , yiyecek gibi
convenience of the government
hükümetçe görülen lüzum üzerine
convenience store
bakkal
convenience store
mal stokunu ve türünü müşterilerinin ihtiyaçlarına göre düzenleyen ve uzun saatler açık kalan mağaza
convenience store
her gün kullanılan lüzumlu malzeme dükkânı
certificate of public convenience and necessity
kamu makamlarınca bir özel işletmeye verilen ve bu işletmenin kamu yararına çalıştığını doğrulayan belge
the convenience of a modern flat
modern bir dairenin konforu
English-Turkish phrases from Zargan's own database