cram

  1. tıkabasa doldurmak, balık istifi yapmak.
    to cram people into a railway carriage. Don't cram your bag too full of clothes.
  2. tıkabasa yedirmek.
  3. alelacele sınava hazırla(n)mak, şöyle bir gözden geçirmek.
  4. yalan söylemek, palavra atmak, yutturmak.
  5. tıkınmak, tıkabasa yemek.
    Have you seen the way he crams food down (his mouth)?
  6. tıkabasa dolu olma, sıkışıklık.
  7. kalabalık, izdiham.
hafızlamak (argo) Verb
sınava girecek bir adayın kafasına zorla sokmak Verb
bir dersi zorla kafaya sokmak Verb
bir deneme yazısını alıntılarla doldurmak Verb
yoğun kurs
,
etc.: tık(a)mak, sıkıca doldurmak.
cram it down his throat: ağzına tıkmak, zorla kabul ettirmek.
kâğıtları çekmeceye tıkmak Verb
dershane Noun, Education-Training
basın