crisis

  1. Noun, Language-Literature bunalım
  2. Noun buhran
  3. Noun dönüm noktası.
    Negotiations between the two countries are approaching a crisis.
  4. Noun bunalım, buhran.
    a gvernmental/political crisis. the crisis in Southern Africa.
    cabinet crisis:
    kabine/hükümet buhranı.
    an economic or financial crisis.
    provoke/stir up a crisis: buhran yaratmak.
    to avert/settle a crisis.
  5. Noun, Medicine nöbet, kriz, hastalığın seyri esnasında iyiliğe veya kötülüğe doğru önemli değişme evresi.
  6. Noun toplumsal/ekonomik/politik bunalım/kararsızlık veya önemli değişme evresi.
adrenal kriz Noun, Medicine
buhranı önlemek Verb
ödemeler dengesi krizi
banka krizi
bankacılık krizi
banka krizi
bir krizin eşiğinde olmak Verb
kriz eşiğinde olmak Verb
hükümet bunalımı
bir buhranı durdurmak Verb
kömür bunalımı
ticari kriz
ticari bunalım
anayasa buhranı
süren kriz
kredi bunalımı
para krizi
döviz krizi Noun, Economics
kur krizi Noun, Economics
döviz krizi Noun, Economics
döviz kuru krizi Noun, Economics
deflasyona neden olan kriz
krize doğru gitmek Verb
krizi yatıştırmak Verb
buhranı yavaşlatmak Verb
ekonomik kriz Noun, Economics
iktisadî buhran Noun, Economics
ekonomik bunalım
özellikle petrol ve doğal gaz yokluğunda ortaya çıkan
enerji üreten yakıtların yetmezliği durumu
enerji buhranı
enerji krizi
mali buhran
mali bunalım
mali kriz
buhranı önlemek Verb
akaryakıt krizi
krizi atlatmak Verb
buhran döneminden geçmek Verb
kriz geçirmek Verb
kabine buhranı
Kriz Zamanlarında Bilgi Edinme ve İfade Özgürlüğünün Korunması Konusunda Kılavuz İlkeleri Proper Name, Law
krizi atlatmak Verb
konut krizi
insanlık krizi Noun, Politics-Intl. Relations
(ergenlik çağındaki) benliğini bulma bunalımı, şahsiyet buhranı.
kimlik bunalımı Noun, Sociology
likidite krizi Noun, Banking
buhran geçirmek Verb
krize göğüs germek Verb
orta yaş bunalımı
kabine buhranı
para krizi
para buhranı
para krizi
ahlaki bunalım Noun
manevi buhran Noun
yiyecek maddeleri krizi
petrol krizi
işletme krizi
işletme krizi
buhran döneminde bulunmak Verb
bir kriz döneminden geçmek Verb
krizden etkilenen halk
kişisel sorunlar Noun
ailevi sorunlar Noun
özel nedenler Noun
siyasi kriz Noun, Politics-Intl. Relations
politik kriz Noun, Politics-Intl. Relations
bir krizi hızlandırmak Verb
bir krizi önceden haber vermek Verb
fiyat krizi
krize eğilimli
kriz geçirmeye eğilimlilik
krizi atlatmak Verb
mali bir krizi atlatmak Verb
çelik krizini atlatmak Verb
kredi krizine girmek Verb
satış krizi
çelik krizi
sterlin krizi
buhran dönemi
kriz zamanı
buhran zamanı
iş krizi
bir krizi atlatmak Verb
dünya buhranı
dünya ekonomik bunalımı
dünya ekonomik krizi
kriz karteli Noun, Competition Law
kriz merkezi Noun
buhran fonu
krize müdahale Noun, Psychiatry
kriz müdahalesi Noun, Psychiatry
bunalım döneminde yapılan yöneticilik
kriz yönetimi
kriz yönetimi Noun
bunalım parası
marksistlerce ileri sürülen
kapitalizmin bunalımı
kapitalist sistemin içindeki yapısal yanlışlıklar ya da zayıflıklardan doğan mali bunalım
güven bunalımı
yönetici krizi
kriz içinde bulunan sanayiler Noun
kriz durumu
kriz çözümü