ayyaşlık etmek, fazla içki içmek,
argo kafayı tütsülemek.
John's out, lifting his elbow as usual, and he'll probably come home drunk.
ne yapıp yapıp, herhangi bir şekilde, allem edip kallem edip.
ne yapıp yapıp, bir yolunu bulup, allem edip kallem edip.
The swindler got the old lady's money by hook or by crook: Dolandırıcı allem etti kallem etti, ihtiyar kadının parasını aldı.
herşeye başvurarak, her türlü araçla, ne yapıp yapıp, doğruluk veya hile ile, allem edip kallem edip.
herşeye başvurarak, her türlü araçla, ne yapıp yapıp, doğruluk veya hile ile, allem edip kallem edip.